Din-Dil
Dini yaşam kitabımız , yüce Kur'an Fussilet suresi 44. ayette şöyle buyuruluyor:
Eğer size onu yabancı bir dilden bir Kur'an kılsaydık, diyeceklerdi ki; Ayetleri tafsilatlı şekilde açıklanmalı değilmi idi? Acaba yabancı dilden (Kitap) olurmu?
De ki; O inananlar için doğru yolu gösteren bir kılavuzdur. Ve şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır.Ve Kur'an onlara kapalıdır.Sanki ona uzak bir yerden bağırılıyor da ,Kur'anda ne söylendiğini anlamıyorlar.
Şura suresi 7. ayette ise buyuruluyor ki; şehirlerin anası(olan) Mekke de ve onun çevresinde bulunanları uyarman ve asla şüphe olmayan (MAHŞER) Toplanma günüyle korkutman için sana böyle arapca bir Kur'an vahyettik. (İnsanların bir bölümü Cennette bir bölümü de çılgın alevli Cehennemdedir
(Mekkede kabe ve Hz. İbrahim makamı vardır. Bunun için Yüce bir şehirdir.)
Bu iki ayette, bize Kur'anın dilinin önemini gösteriyor. Biz her ne kadar Kur'an okumayı
öğrenmişsek de Arapça bilmediğimiz için genel de anlamıyoruz.
Konuştuğumuz dil Türkçe, yazdığımız harfler değişiktir. Kur'anı daha iyi kavramamız için, Türkçe anlamını da beraber okumalıyız. Yaşamımızı da Kutsal kitabımıza göre uyarlamalıyız. En azından namaz surelerinin anlamını, okurken içimizde anlamalıyız.
Günümüzde , tek bir dil bilmenin de önemi kalmamıştır. İlimde irfanda teknikte diğer dilleri de bilmemiz gerekiyor. Türkçeyi, bu günkü şekliyle değil, arı diri olarak kullanmalıyız.
(Milli eğitimcilerin, pek üzerinde durmadığı,Türkçe dili için Sayın Başbakanın
Türkçenin bugünkü halinden arındırılması fikrine katılıyoruz.)
Okumak isteyen okusun .Ama okuduğunu da anlasın. DİN ile dil, birliği koruyan ana kurallardır diye düşünüyorum.