Geçtiğimiz hafta Afyon Kitap Fuarından sonraki gezi durağım Frigya oldu.
Frigya’yı görmeyenler için anlatmak gerekirse; buradaki yapılar kayaların oyulması sonucu meydana gelmiş yapılardan oluşmakta. Göz alabildiğince uzanan volkanik kayaların neredeyse hepsinde; insan yapımı geniş oyuklar var ve çoğunlukla barınmak için kullanılmışlar.
Bu mağara benzeri oyukları gezerken aklımdan şu soruyu geçirmeden edemedim: “Bu insanlar Afyonkarahisar gibi sert ve karasal iklime sahip bir coğrafyada, kapısı, bacası olmayan bu oyuklarda nasıl yaşamış?”.
Bölgeyi gezerken aklınıza bu tarz soruların gelmesi muhtemeldir. Zamanda yolculuğa inanır mısınız bilmem ama bu yapılar sizi geçmişe doğru bir yolculuğa çıkaracak.
Bölgedeki yapıların çoğu Frigyalılara ait olsada, Frigyalılar’dan sonra bölgede egemenlik kurmuş diğer medeniyetlerde yapılara katkıda bulunmuş ve kendi kültürlerine uygun yapılar oluşturmuşlar. Bu bölge, özellikle Roma ve sonrasında Bizans İmparatorluğu kontrolüne geçince, yerleşim yerinden çok, kiliselerin yoğun olduğu ibadet alanına dönüşmüş ve dolaşırken başımızı çevirdiğimiz her oyuktan bir kilise ile karşılaşmak mümkün.
Ayazini Kilisesi (Meryem Ana Kilisesi) en bilineni olsada, ilgi çeken bir diğer kilise de Genç İsa Kilisesi’dir. Duvarında tasvir edilen dört büyük melek ve Bebek, Hz. İsa’ya ait fresk görülmeye değer.
Yaptığım gezi sırasında maalesef eserlerden çok onlara verilen zararlar dikkatimi çekti. Bizans dönemine ait olan Genç İsa Kilisesinin duvarlarındaki fresklere de tıpkı diğer yerleşim yerlerindeki yapılara verildiği gibi zarar verilmiş. M.Ö. 750 yılına tarihlendirilen bu yapılar aradan geçen binlerce yılda görmediği tahribatı, tarihe saygısı olmayan kişilerce duvarlarına yazılan yazılarla ya da definecilerin kullandığı patlayıcılarla görmüş.
Geçen yılın sonlarında bölgenin turizme kazandırılması için başlayan çalışmalarla eserlere yapılan tahribat giderilmeye çalışılmış ve yazılan yazılar ‘kumlama' denilen özel bir yöntemle temizlenmiş.
Frigya’yı turizme kazandırmak için kamu görevlileri ve yöre halkı birlikte çalışarak bölgeyi sadece açık hava müzesi gibi gezilecek bir yer olmasının ötesine taşımışlar. Emre Gölü çevresi ve Frig Medeniyet Bahçesi'ndeki çalışmalar tamamlanmış ve otuz beş bin metrekarelik park alanı faaliyete geçmiş. Sıcak hava balonları ile uçuş yapılması ve Emre Gölü’nde su sporları yapılması konusu planlanmış.
Sonuç olarak Afyonkarahisarımız’da bölgemizde yapılan bu çalışmalar, Frigya’yı Ege’nin Kapadokya’sına dönüştürecek nitelikte. Bölge halkı şimdiden “Frigya Kahvaltısı” adıyla Afyonkarahisar’ın coğrafi işaretli ürünlerinin yer aldığı kahvaltılarla yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekmeye başlamışlar. Umarım turistlerin ilgisi artarak devam eder ve Gastronomi Şehri Afyonkarahisar’ımız mutfağı, tarihi yerleri ve doğa güzellikleriyle turizmde önde gelen illerden birisi olur.
Yazımı Sayın Valimiz Gökmen Çiçek’in sıcak hava balonu test uçuşları sonunda verdiği röportajından alıntı yaparak bitirmek istiyorum: “Afyonkarahisar gerçekten gizemli bir şehir diyoruz, görülmeye değer eşsiz bir memleket…”