Bir yıl sonra Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimleri var.
Hemen arkasından bir yıldan az bir süre sonra da yerel seçimler var.
Siyasetle uğraşan herkes inceden inceye hesap kitap yapmaya başladı.
Bazıları çoktandır çalışıyor.
Elbette önce görevde bulunan seçilmişler kendi koltuklarını korumak için elinden geleni yapmaya çalışıyor.
Özellikle Milletvekilleri.
Öncelikle genel merkezin gözüne girmesi lazım.
Hem aktif ve etkili biri olmanız lazım, hem de genel merkezin ve Genel Başkana kayıtsız şartsız tabi olmanız lazım.
Yok, öyle ben gücümü milletimden alıyorum, beni onlar seçti hikâyesi.
Evet, seni halk seçti.
Millet seçti.
Onun için Milletvekili deniliyor.
Ama canım ülkemde işler öyle yürümüyor, elbette sizi millet seçti.
Ancak milletin seçmesi için sizi partinizin aday göstermesi lazım.
İşte tamda bu sebeple Genel Merkezle ve özellikle Genel Başkanın iki dudağının arasındasınız.
Tüm bunlar bütün partiler için geçerli.
En demokratından en muhafazakarına kadar hiç birinin bir birinden kalır yanı yok.
Mesela CHP’de uzun yıllar sonra ilke defa 2015 yılında ön seçim yapıldı.
Afyonkarahisar’da da yapılan ön seçimde CHP’de çok güçlü adaylar vardı.
Yapılan ön seçim sonrası sandıktan Burcu Köksal çıktı.
Birçokları şok olmuştu.
Çünkü o dönem aday adayları arasında en zayıf halka Burcu Köksal’dı.
CHP üyeleri, delegeleri sandığa giderek kendi ilinin adaylarını kendisi belirledi.
Zaten ve normalde olması gereken buydu.
İşte o zaman Millet’in vekili olursunuz.
Ama maalesef CHP bile diğer partilere uyarak aday belirleme işini Genel Merkez ve Genel Başkanın inisiyatifine bıraktı.
Burcu Köksal ön seçimle milletvekili olmasına rağmen CHP içinde çok benimsenen biri olmadı.
Hatta partide dönemin il başkanı bile neredeyse hiç çalışmadı.
Gerçi çalışsalar da çalışmasalar da CHP her dönem mutlaka bir milletvekili çıkartıyor.
Hatta CHP’de şöyle bir olay yaşanıyor.
2015 seçim gecesi Milletvekili seçilen Burcu Köksal gece yarsı partiyi resmen basarak, “Size rağmen seçimi kazandım, hepinizle hesaplaşacağız” diye tehdit ediyor.
O zaman bu konuyu yazan tek gazeteci olmuştum.
Burcu Köksal, biraz geçimsiz ve etrafında bulunan kendisiyle birlikte yola çıkan birçok kişiyi değirmen gibi öğüttü.
Her il başkanlığı seçiminde aday çıkardı ama her çıkardığı aday ya kaybetti, ya da geri çekildi.
Bir türlü istediği kişiyi il başkanı yapamadı.
Parti içinde sürekli sorunlu kavgalı oldu.
Bu nedenle dolaştığı tüm belde, ilçe ve köy gezilerini tek başına yapıyor.
Egosu ve kaprisleri tavan yapan biri olarak CHP’nin en azından Afyonkarahisar’da çok da istenen biri değil.
Genel merkezle arası nasıl, orada bir ağırlığı var mı bilemem.
Ama Afyonkarahisar’da parti içinde fazla bir destekçisi yok.
Beklide bu yüzden son dönemlerde Burcu Köksal’ın adı daha çok belediye başkanlığı için geçiyor.
Bu sayede aday gösterilmeme durumunda ben zaten belediye seçimlerini düşünüyorum deme şansı var.
Aynı zamanda milletvekilliği için başkalarına yer açılır.
Bu konuda uzun süredir çalışan isimler var.
Onlar başka bir konu ama Burcu Köksal’la CHP’nin Afyonkarahisar Belediye Başkanlığını alma şansı nedir?
Bana göre de CHP’nin çıkarabileceği en doğru aday olur.
Beklide son 40 yılda belediyeyi almaya en yakın olacağı bir seçim yaşar.
Üstelik Millet İttifakında bulunan 6 partinin desteği ile hiçte hayal değil.
Ancak Burcu Köksal bazı huylarını ciddi anlamda törpülemesi gerekli.
O yüksel EGO’su, parti içindeki hizipçiliği, insana dövecekmiş gibi bakışlarını, ya bendensin ya da yoksun huyunu ciddi anlamda törpülemesi lazım.
Bir ana gibi kucaklayıcı, birleştirici, sevecen birisi olması lazım.
Ama hani bir söz vardır, “İnsan 7’sinde neyse 70’inde de o dur” diye yani huylu huyundan vazgeçer mi?
İşte orasından emin değilim.
Peki bir başka sorun yok mu?
6’lı masanın bir önceki seçimlerde adayı Mahmut Koçak var.
Böyle bir durumda işler karışmayacak mı?
İkisinin birden aday çıkması işe yaramaz.
Her ikisi de kaybeder.
Biri aday olacaksa bu tercih kimden yana olur?
Yarında ondan bahsedelim.
Pala Fevzi
Adamla ne huyu huyuma benziyor, ne boyu boyuma.
Dünya görüşlerimizde uyuşmuyor.
Akranım da değil.
Nedendir bilmiyorum ama Afyonkarahisar’da %98 anlaştığım tek meslektaşım.
İyi günde kötü günde 12 yıldır aralıksız her zaman yanımda olan ziyaret eden ender meslektaşlarımdan ve daha kıymetlisi dostum diye bileceğim bir adam.
Üç beş güne bir sabah kahvesi içeriz.
Adamın tek kötü huyu bir fincan kahveye 5 küp şeker atması.
Yetmedi birde süt tozu ilave edilemezse içmiyor.
Benin Manavgat’a gidip gelmem falan derken 10 gün kadar görüşmedik.
Dün sabah yine sabah kahvesi için buluştuğumuzda bir değişiklik var.
Ben ona bir süredir, “Ne Haber Erkek Güzeli” diyorum.
Nedense pek hoşuna gidiyor.
12 yıldır tanıdığım Fevzi Şen’i ilk defa bıyıklı görüyorum.
Üstelik bu güne kadar en geç üç güne bir sakal tıraşı olan birisi.
Benim gibi bazen orman kaçkını gibi saç sakal bir birine karışan biri değil.
Neyse, gülsem mi, dalga mı geçsem bilemedim.
“Yahu bu ne hal” dedim.
Bizim Fevzi Şen bıyık bırakmış.
Hem de öyle böyle değil zaten gür saç sakalı olan biri yakında tam bir pala bıyıklı biri olacak.
Pala Fevzi demeye alıştırın kendinizi.