Hepimiz bazen yakın dostlarımızla bir araya gelip sohbet ederiz.
Makamınız, rütbeniz, banka hesabınız ne olursa olsun herkes dostları ile bir araya geldiğinde havadan sudan geyik muhabbeti de yapar.
Hep iş.
Her zaman siyaset.
Maç, karşı cinsten konuşulmaz ya.
Bazen geyik muhabbeti de yapılır.
Hem meslek icabı, hem de turizm ve Orduevi Komutan Garsonu olduğum için en üst protokolde olan insanlar da bazen basit konulardan bahseder.
Siz yapmıyor musunuz?
Bir gün Çankaya köşkünde Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları sohbet ediyor.
Ülke düşmandan kurtarılmış.
Cumhuriyet ilan edilmiş.
Devrimler bir bir hayata geçirilmiş.
Fabrikalar kuruluyor, araziler ekiliyor.
İşer yolunda.
Yemekler yenilmiş bir köşede kahveler içilirken konu dönüp dolaşıp ölüme geliyor.
İçlerinden birisi, “Paşam Allah geçinden versin hayatınızı kaybederseniz sizi nereye defnedelim” diye soruyor.
Paşa daha cevap vermeden içlerinden başka birisi, “Paşam Çankaya’yı çok sever, bence burada bir yere defnedelim” diyor.
Başka birisi, “Ankara kalesi var, paşama en yakışan yer orası olur” diyor.
Diğeri geri kalır mı o da bir fikir belirtiyor.
O zamanlar adı Atatürk Orman Çiftliği değil.
Orayı kast edere, “Paşam çiftliği çok sever, orada güzel bir anıt mezar yapılmalı” diye belirtiyor.
Paşa arkadaşlarını dinledikten sonra, “Bahsettiğiniz yerlerin hepsi güzel ve olabilir.
Ancak ben böyle bir vasiyette bulunmam.
Halkım zaten gerekeni yapar.
Neresi olursa benim için uygundur” diyor.
Aradan uzun bir zaman geçtikten sonra her faninin kaçınılmaz sonu 1938’in 10 Kasım’ında sabah 09.05 geçe 57 yaşında son nefesini veriyor.
11 Kasım 1938’de Cumhurbaşkanı İsmet İnönü oldu.
Celal Bayar tarafında ise Hükümet kuruldu.
Bir süre sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir oturum yapılıyor.
Mustafa Kemal Atatürk nereye gömülecek?
İstanbul Valisi, “Paşamızın kabri İstanbul’da olmalı diye ısrar ediyor.
Mecliste konu gündeme geldiğinde daha önce dost meclisinde konuşulanlar gündeme geliyor.
Mecliste bu konu anlatılıyor.
Tamam diyorlar bir komite kurun bu yerlerde bir inceleme yapılsın.
Ancak dünyada anıtsal mezarlar bir incelensin ona göre bir kabir yapılsın deniliyor.
Bir taraftan Çankaya, Ankara Kalesi, Çiftlik alanı incelenirken birkaç milletvekili söz istiyor.
Bu yerler tamam da beklide dana özel bir yer vardır.
Başka alternatifler bakalım diyor.
Tamam diyor meclis sizde bir komite kurun.
Araştırın ve sonra yeniden konuşuruz deniliyor.
Bu ekip çıkıp Ankara’da uygun bir yer arıyor.
Şehir merkezinde bulunamıyor.
O zamanlar Ankara merkeze bir hayli uzakta çorak bir tepe var.
Üzerinde üniversiteye ait bir rasat binası var.
O bakımdan tepeye Rasat Tepe deniliyor.
Etrafında hiç yapılaşma yok.
Dümdüz bir arazinin ortasında bir tepe duruyor.
Milletvekilleri işte tamda burası diyor.
Meclise gelip durumu anlatıyorlar.
Tamam uygun burası mükemmel deniliyor.
Sonra Rasathane binası taşınıyor.
Bu arada Rasat tepe aslında Frigya krallarından birine ve ailesine ait bir Tümülüs olduğu ortaya çıkıyor.
Yani daha bilinir adıyla Hüyük.
Bildiğiniz gibi Ankara’ya ismini veren Kral Midas.
Ankara’da bulunan çapa Midas’ın icat ettiği bir buluş.
Muhtemelen Frigya krallarından birinin ve ailesinin yattığı 3 bin yıllık Tümülüs daha sonra başka bir devlet liderine ev sahipliği yapacak.
Bir zamanların çorak ve üzerinde sadece bir rasathane bulunan tepe, Frigya tümülüsü üzerine Anıtkabir yapılmadan önce çıkartılan bazı Frigya eserleri Ankara Anadolu Medeniyetler Müzesinde sergileniyor.
Frigya Tümülüsünde kazı çalışmaları tamamlandıktan sonra yapılan proje yarışmasında belirlenen Anıtkabir inşasına 1944 yılında başlandı ve 1953’de tamamlandı.
Birkaç gün sonra 10 Kasım.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ebedi ikametgahı.
10 Kasım’a farklı bir açıdan bakmak istedim.
Bilenlere hatırlatma, bilmeyenlere ise yeni bir bilgi aktarmış olalım.