1881 yılında Selanik’te doğan Mustafa Kemal Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendi; annesi de Zübeyde Hanım’dır. İlkokul eğitimini Mahalle Mektebi ile Şemsi Efendi’de okuyan Atatürk, Selanik Mülkiye Rüştiyesi ve Selanik Askeri ortaokul eğitiminin ardından Lise eğitimini Selanik İdadisinde tamamlamıştır. Daha sonra harp okulu ve harp akademisinde eğitimini tamamlayarak Osmanlı Ordusu’na katılmıştır.
1. Dünya Savaşı’nda İtilaf Devletleri’nin Osmanlı Devleti’ne Çanakkale’deki savaşlarda Conkbayırı’nda gösterdiği büyük başarısı tarihe geçmiştir.
1. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı Devleti’nin yanındaki ittifak devletleri yenilince, Osmanlı Devleti ’de yenik sayılmış ve Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşmanın imzalanmasıyla Osmanlı Devleti’nin topraklarının paylaşılacağını anlayan Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basarak Kurtuluş Savaşı’mızın ilk ateşini yakmıştır. Mustafa Kemal Amasya, Sivas ve Erzurum’da kongreler yaparak milli birlik ve beraberliği sağlayarak güçlü bir ordu meydana getirmiştir. İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar, Yunanlar Anadolu’muzun topraklarını paylaşmışlardır.
1.İnönü, 2.İnönü ve Sakarya Meydan Muharebelerinde ve 30 Ağustos 1922’de Dumlupınar Meydan Savaşlarında Türk Ordusu büyük zaferler kazanarak 9 Eylül 1922’de Yunan Ordusunu İzmir’de denize dökmüştür.
Mustafa Kemal Atatürk 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet’i ilan etti ve Türkiye Cumhuriyeti’nin İlk Cumhurbaşkanı oldu. 1934 senesinde Gazi Mustafa Kemal’e soyadı olarak Atatürk ismi Türk Milleti tarafından layık görüldü.
Atatürk, 1938 10 Kasım saat 09.05’de aramızdan ayrılmış ve Yüce Allah’a kavuşmuştur. O, Türk Milleti’nin kalbinde, gönlünde daima ilelebet yaşayacaktır. Ruhu şad olsun. İnşallah
Atatürk, arkasında pek çok eser, devrimler ve büyük bir ülke bırakmış, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük liderlerinden birisi olarak tarihe geçmiştir.
Atatürk’ün tarihe geçmiş ve topluma öğretici güzel sözleri vardır.
“Beni Türk doktorlarına emanet edin”
“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir”
“Beni görmek demek yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir.”
“İstikbal (gelecek) göklerdedir”
Falih Rıfkı Atay’ın “Çankaya” adlı eserinden Atatürk’ün, Türk Milleti’nin Şerefi ve onuruna ne kadar büyük değer verdiğini anlatan bir anısını buraya aktaralım.
“ Atatürk şahsi şerefinin olduğu kadar Türk Milletinin şerefine ihtirası düşkünü idi, Kibirli değildi. Neferleri ve hizmetçileri ile arkadaşça konuştuğunu hatırlarım. Fakat gururlu idi.
Bu gurur, Türk Milletinin şerefini yabancılar karşısında korumak bahis konusu olduğu zaman “yabancı sevmezlik” dediğimiz dereceye kadar varırdı. Garpçı idi ama Tanzimatçılar gibi “mukadder” (alın yazısı) bir batılı üstünlüğünü kabul etmezdi. Aşağılık duygusu altında ezilmezdi. O’nun Türk tarihi ile uğraşması, bilakis aydınları ve halkı bu aşağılık duygusundan kurtarmak için olmuştur.
Yabancı memleketlere veya milletler arası konferanslara giden arkadaşlarına: “Sesiniz benim sesim, unutmayınız” derdi. Herkeste ona hesap vereceğini bilerek protokol ve itibar çeşitliliği üzerinde titiz davranırdı.
Şu hikâyeyi anlatayım: “ Rahmetli Fevzi Çakmak, Yugoslavya manevralarına gitmişti. Fransız Genel Kurmay Başkanı Gamlin’de davetliler arasında idi. Yemekte sıra meselesi çıkınca Fevzi Çakmak Mareşal olduğu için, general olan Gamlin’den önce oturması gerekiyordu. Gamlin razı olmadı: “ O, Mareşal ise bende Fransız Ordusunun Genel Kurmay Başkanı’yım” demiştir. Fevzi Çakmak’ta eğer yeri vermezse yemeğe gelmeyeceğini söylemesi üzerine güç durumda kalan Yugoslavlar ayakta bir ziyafet tertip etmişlerdir.
“İnönü, İtalya’ya resmi bir seyahat yapacağı vakit Atatürk:” Sen Türkiye’nin Başvekilisin, Mussoline’de resmen İtalya’nın Başvekilidir. Arada hiçbir fark tanımayacaksınız” demiştir.
Yolda idik, ilk verilen programda Mussolini istasyona gelmiyordu. İnönü, Roma’da yerleşince karşılıklı ziyaretler yapılacaktı. Türk heyeti eğer program değişmezse yarı yoldan memlekete dönüleceğini İtalyan protokolcülere haber verdi. Trende bir telaştır gitti.
Roma’ya vardığımız zaman İtalyan Başvekili Mussolini, sırtında jaketatayı (erkeklerin resmi ziyaret ve davetlerde giydikleri, siyah kumaştan yapılmış etekleri uzun ve ön köşeleri yuvarlak kesilmiş, arkası uzunca yırtmaçlı ceket) ve başında silindir şapkası ile Türkiye Başvekili’ni bekliyordu.