SARIKAMIŞ HAREKÂTINDA VE BİRİNCİ DÜNYA HARBİ SIRASINDA
TÜRK HALKINA YAPILAN ZULÜMLER, HAKSIZLIKLAR
Türk milletimizin, 1878 Osmanlı-Rus Savaşı ile başlayıp 1922 Kurtuluş Savaşımızın sonuna kadar, 44 yıl süren zulümleri, çektiği ıztırarları ve karşılaştığı haksızlıkları, milli bünyemizi ve birliğimizi sağlam tutmak için ortak acılarımızın unutulmaması gerekmektedir. Bizim atalarımızın tecrübeleri ile söylenmiş atasözümüzde yer alır: "SU UYUR, DÜŞMAN UYUMAZ." Şimdi bulunduğumuz zaman içerisinde de "P.K.K.” gibi teröristleri bir maşa gibi bizim alehimizde kullanmaktadırlar. Maalesef uyumamaktadırlar. Onun için Türk Milleti olarak içeride birlik içinde olmak zorundayız.
I. Dünya Savaşı'nda Rusya ve Batılı ülkeler, Ermeni, Yunan, Kazak çetelerine silah ve cephane vererek mazlum Anadolu halkını kışkırtarak ve büyük işkencelere, zulümlere maruz bırakmışlardır.
Rusların istilasına uğrayan doğu cephesinde, bütün insanlığın yüzünü kızartacak büyük bir insanlık dramı ve mezalim yaşanmıştır. Yüzlerce yaşanan bu mezalimlerden yalnızca birini Türk annesinin başına gelen mezalimlerin acı dolu hatırası aşağıda yer almaktadır.
Van'ın tahliyesi gecesinde, komşularla birlikte yola çıkmıştık. Kurubaş karyesi (köyü) yakınlarında askerlere yetiştik. 10 yaşında kızım Refika, 12 yaşında oğlum Kemal, 6 yaşında Celalim ve 5 yaşında ikinci kızım Şefikam yanımda idi. Cemal henüz 1,5 yaşında kucağımda idi. Askerlere yetişmiştik ama artık çocukların hiçbirinde adım atacak hâl kalmamıştı. Ne yürüyebilecek ne de binebileceğimiz bir vasıta vardı.
Gecenin karanlığında kimsenin kimseyi dinleyecek hâli yoktu. Top sesleri bizi şaşkına çevirmiş; çocuklar korkudan eteklerime sarılmışlardı. Yol kenarında bir köşeye sıkışıp kaldık. Başka çaremiz yoktu. Sabahın ilk ışıklarında etrafımız Ermeni teröristlerle dolmuştu. Üzerime gelen birisi, Ermenice, "Bu kadının erkek çocuklarını öldürün," diye konuşmaya başladı. Az çok Ermenice bilirdim. Hepimizi birlikte öldürün diye yalvarmaya başladım. Çocuklarıma kol kanat germek için çırpınıyordum. Hangisini tutarlarsa onun Üzerine kapanıyordum. Yerlerde sürünürken, Yedikilise mütevellisi ve Van'ın esbak Sandık Emini Repen Efendi (Ermeni) çıka geldi. Çocuklarımı tutmak isteyen Ermenilere, "Katletmeyiniz, merkeze gönderin," diye tembihledi. Hep birlikte Haçyoğan Mahallesi'ne götürdüler ve bir haneye bıraktılar.
Zaman geçtikçe bizim gibi birçok aile daha getirildi. Oradan topluca "Amerika müessesesine" sevk olunduk. Bir süre sabahları bir somun ekmek, bir aralık ola akşamları birer miktar yahni verilirdi. Verilen somunları Yiyenlerin saçları dökülür, vücutları kanlı sular akıtarak ölür ve cesetleri şişerdi. Beş çocuğumdan bu şekilde dördü telef oldu.
Ruslar ve Ermeniler, Amerika müessesesinde kadın-erkek 8.000'in üzerinde insan toplamışlardı. Hiç kimsenin bahçeye veya bulunduğu odadan başka bir odaya geçmesine izin verilmiyordu. Orada iki ay kaldık. O kadar nüfus bu süre İçinde yedikleri somunlardan telef oldular. Bunlardan 150 kadarı ancak kurtuldu. Kalanları Hacı Ziya Bey'in hanesine doldurdular. Gerek evvelce bulunduğumuz Amerikan müessesesinde gerekse bu hanede en kötü, insanlık dışı çirkinlikler yaptılar. İntikam için özellikle ihtiyar kadınlara tecavüz ettiler. Yedi yaşından yukarı erkek çocuklara varıncaya kadar Ermeni gençlerin tecavüzleriyle telef oldular.
Geceleri Rus Kazakları, beğendikleri kız ve kadınları zorla götürür, sabahleyin bazılarını geri getirirdi. Gündüzleri de Kazaklar ve Ermeniler içeriye girer, gözüne kestirdiklerini alırlardı. Bu çirkinlikleri insanların önünde işlerlerdi. Beğenmedikleri kadınların yüzlerine tükürerek hakaret ederlerdi.
Ruslarla birlikte Ermenilerin yaptıklarını daha fazla anlatmaya utanıyor ve dilim varmıyor. Bunlar, en alçak vicdanları dahi titretecek şeyler olduğundan bu kadarla yetiniyorum. Medeniyet hamisi oldukları sanılan ve bilinen bu vahşilerin hallerine binlerce lanet okuyorum ve kendilerini medeniyet âlemine insan olarak lanse eden bu vahşileri ilan ediyorum.
Yorumlar
Kalan Karakter: