138. HAFTA TÜRKELİ GAZETESİ SANAT-KÜLTÜR SAYFASI YAZILARI
HAZIRLAYAN: ŞABAN KORKMAZ
HAFTANIN AYET-İ KERİMESİNİN MEALİ: “Ey iman edenler! Kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkarmış olduğumuz şeylerin, temiz ve helal olanlarından (Allah yolunda) infak ediniz (harcayınız)! Ve kendinizin, ancak göz yumarak alabileceğiniz kötü olan şeyi vermeye yeltenmeyiniz. Ve biliniz ki muhakkak Allah Gani Hamid’dir.” (Bakara Suresi: 267)
&&&
HAFTANIN HADİS-İ ŞERİFİNİN MEALİ: “ Bir kimsenin harcadığı paraların en faziletlisi; ailesine, Allah yolunda kullanacağı vasıtasına ve Allah yolundaki arkadaşlarına harcadığı paradır.”
(Sahih-i Müslim)
&&&
BAŞYAZI:
ŞABAN KORKMAZ
EBEDİ DOSTLUK VE ANNE-BABA SEVGİSİ
Ahmet ile İsmail köylerinde ilkokulu beraber okumuşlardı. Yıllar yılı hep aynı sırada oturmuşlar, teneffüslerde hep beraber oynamışlar, beraber ders çalışmışlar, ödevlerini birbirleriyle beraber yapmışlar, aynı sofrada zaman zaman yemek yemişler ve yeri geldiğinde de bir dilim ekmek hangisinin elinde varsa bölüşmesini bilmişlerdi.
Ahmet ve İsmail okul ve oyun zamanlarının haricinde de mümkün olduğunca birbirleriyle beraber olmaktan büyük bir mutluluk duymaktaydılar. İkisinin de düşünceleri hemen hemen aynı gibiydi. Bunların yanı sıra Ahmet arkadaşı İsmail’e göre anne ve babasına daha düşkündü. Eve geldiğinde gerek annesi ve gerekse babası ne işi yapıyorsa yapamayacağı bir iş bile olsa onları yapma isteğini dile getirirdi. Bu yüzden de anne ve babası da onu çok severdi.
Ahmet oldum olası tutumlu birisiydi. Anne ve babasının vermiş oldukları harçlıkların belirli bir bölümünü biriktirmeyi alışkanlık haline getirmişti. Hatta sınıftaki bir arkadaşının evleri yandığında kumbarasında ne kadar para biriktirmişse bir çırpıda onu götürüp vermişti. Okulda simit aldığı zaman onu mutlaka arkadaşı İsmail ile veya bir başka arkadaşıyla bölüşmeden yememeye gayret gösteriyordu. Yalan söylediği vaki değildi. Anne ve basanın bir dediğini iki etmeden yapmaya çalışıyordu.
Ortaokul ve Lise sıralarında da Ahmet ve İsmail hep beraber aynı arkadaşlıklarına ve yaşantılarına devam etmekteydiler. Ta ki bu Liseyi bitirinceye kadar da devam etmişti.
Liseyi bitirmeleri neticesinde birisi İstanbul’daki bir Üniversiteyi, bir diğeri de İzmir’deki bir Üniversiteyi kazanmış bulunuyorlardı. Birbirinden ayrı şehirlere gitmek onları üzüyordu ama yapacakları bir şey yoktu. Çaresiz üniversiteleri hiç yıl kaybı olmadan bitirmişlerdi.
İş hayatlarına atılmışlardı. Ayrı ayrı şehirlerde yaşantılarına devam etmeleri yanında birbirlerini her gün aramaktan hiç vazgeçmemişlerdi.
Aradan yıllar bir su gibi akıp geçmişti. Her ikisi de evlenmiş, çoluk çocuğa karışmış ve emekli olmuşlardı. İsmail arkadaşı Ahmet’i özlemiş ve ziyaretine gelmişti. Ahmet arkadaşı İsmail’i evinde misafir etmişti. Akşamüzeri yemeklerini yiyip kahvelerini içtikten sonra beraber çay içerlerken Ahmet arkadaşının yanında masayı çekerek aldığı aylığın harcama listesini yapıyordu. O listeyi yaparken İsmail de göz ucuyla onu takip etmekteydi. Arkadaşı Ahmet’in harca listesinde bazı kalemleri görünce şaşırmıştı. O harcama kalemleri arasında Anne ve babasının da isimli yazılıydı ve bunların karşılığında da belirli bir meblağ vardı. İsmail sormadan edemedi:
“Ahmetçiğim senin annen baban ölmedi mi? Deyince, Ahmet:
“Evet, annem de babam da öldü ama ben yıllar yılı annem ve babam öldükten sonra ben her maaşımı aldıktan sonra onlar adına belirli bir miktarda sadaka vermeyi kendime alışkanlık haline getirdim. Çünkü onlar benim bu hayatta her şeyimdi. Onlar beni çok seviyordu. Onlar beni imanlı, inançlı, abdestinde, namazında her zaman doğru dürüst bir insan olmam için gereken ihtimamı göstermişlerdi. İşte bu sebeple her Cuma günü Cumadan önce sabahları kabristana giderek onları ziyaret ediyor, başlarında Yasin-i Şerif okuyarak ziyaret etmeyi kendime şiar edindim. Ben de onları çok seviyordum. Babam ölmeden önce de bunları yapardı. Maaşını aldığı zaman hemen ölen anne ve babası için belirli bir miktar sadakayı ayırır onlar adına vermeye özen gösterirdi. Bu alışkanlık babamdan bana geçti. Ben de Allah nasip ettiği müddetçe onlar adına her ay belirli bir miktar sadaka vermeye and içtim. Bunu böyle devam ettirmeye çalışıyorum. Biliyorsun ki her ne yaparsak yapalım anne ve babalarımızın hakkını hiçbir zaman ödeyemeyiz. Onların ölümünden sonra onlara göndereceğimiz en güzel hediye arkalarından Kur’an okumak, dua etmek ve onlar için sadaka vermektir.”
İsmail yıllar yılı arkadaşı olan Ahmet’in bu yaptıklarına son derece sevinmişti. Bir taraftan da kendisinin niye böyle şeyler yapmadığına da üzülmüştü. Arkadaşı Ahmet’e dedi ki:
“Sevgili Can kardeşim hayatta benim öğrenemediğim çok güzel şeyleri gösterdin ve öğrettin bana, sana çok mu çok minnettarım, Bundan böyle ben de senin yaptıklarının aynısını yapmaya çalışacağım. Bu tür şeyleri bana gösterdiğin için Rabbim senden binlerce kere razı olsun.”
Öyle ki, İsmail de anne-baba kıymeti biliyordu ama Ahmet kadar değildi. Şimdi öğrenmişti ve öğrendikleriyle amel etmeye çalışıyordu. Sevaplar belli ki bölüşülmüyordu, misli misline geliyordu. İsmail çok sevdiği arkadaşında çok şeyler öğrenmenin mutluluğunu yaşıyordu, arkadaşını bütün yapmış olduğu güzel hasletleri yapmaya kendi kendine söz vermiş bulunuyordu.
&&&
LA İLAHE İLLALLAH
Şu evrenin yapısı,
Mümin kulun tapusu,
Arşa çıkar kapısı,
La ilahe illallah.
Kimsesizlik ne acı,
Bulalım kardeş bacı,
Gönüllerin ilacı,
La ilahe illallah.
Mutluluğa erdiren,
Bilinmezi bildiren,
Şol cennete girdiren,
La ilahe illallah.
Söyleyen dil parıldar,
Mümin olan fırıldar,
Böcek börtü mırıldar,
La ilahe illallah.
Dirilişin başıdır,
Âlimlerin aşıdır,
Korkmaz’ın gözyaşıdır,
La ilahe illallah.
Şaban KORKMAZ
(Gül Desteleri Kitabından)
&&&
NASIL SELAM VERELİM?
(BİZİM SELAMIMIZ ACABA NASIL?)
Allah Dostlarından Akşemsettin Hazretleri Şöyle Buyuruyor:
“BAZI İNSANLAR VARDIR Kİ SELAM VERİRLER VE SELAMLARINDAN İS KOKUSU GELİR. BAZILARI DA VARDIR, SELAM VERİRLER VE ONLARIN SELAMINDAN MİSK KOKUSU GELİR.”
Hiç düşündük mü, sizin ve bizim verdiğimiz selamlardan ne kokusu geliyor? Rabbim verdiğimiz selamlardan misk kokusu gelenlerden eylesin cümlemizi. Âmin.
&&&
İNSAN DEDİĞİN;
-Meyveli ağaç gibi olmalı.
-Etrafa neşe saçmalı.
-Gülümsemenin sadaka olduğunu bilmeli.
-Her gün sadaka vermeli.
-Olabildiğince cömertliğe soyunmalı.
-Yardımsever olmalı,
-Yetimlerin başını okşamasını bilmeli.
-Öksüzlerin hamiliğine soyunmalı.
-Komşularıyla iyi geçinmeli.
-Her gün Kur’an okumalı.
-Öğrendikleriyle amel etmeye bakmalı.
-Yaptığı hayırlara başa kakmamalı.
-Elinde olanla yetinmeli.
-Başkasının elinde olana haset etmemeli.
-Çocuklarını küçük yaşlarda eğitmeli.
-Elindeki bir dilim ekmeği paylaşmalı.
-Selamı toplum arasında yaymalı.
-Her gün gece teheccüd namazı kılmalı.
-Sünneti seniyyeye uymalı.
-Ayda bir hatim yapmalı.
(Karalama Defterimden)
&&&
İMAM-I RABBANİ (K.S.) HAZRETLERİNDEN NASİHATLER:
İmam-ı Rabbani (k.s.) Hazretleri şöyle buyurmuştur:
“Size olan nasihatim; yediğiniz lokmada ihtilatlı olmaktır. Bir insanın; uğradığı her bir yerde, şeraitin helal ve haram hükümlerini hiç düşünmeden bir şeyler yemesi asla münasip olmaz. Zira insan başıboş olarak yaratılmamıştır ki her istediğini yapsın. Bilakis onun bir Mevla’sı vardır ki Âlemlere rahmet olarak gönderdiği peygamberler (Aleyhisselatü vesselam) vasıtasıyla, razı olup olmadığı hususları onlara bildirmiştir. Ebedi saadetten mahrum olan kimse, Mevla’sının rızasına muhalif işler yapan, Mevla’sının mülk ve melekûtunda onunu razı olmadığı hususlarda tasarrufta bulunan kimsedir. Bu kimselerin utanması gerekir mecazi sahiplerini (sultanları, idarecileri) memnun etmek için emirlerine riayet istemezler. Buna karşılık hakiki sahipleri olan Allah Azze Ve Celle, kendilerini, razı olmadığı şeylerden mübalağa ile men ettiği halde, onlar buna asla iltifat etmezler. Öyleyse bu hal, Müslümanlık mıdır, küfür müdür? Bu konuda iyi düşünün.” (Mektubat Haşiyesinden)
&&&
SEVAP ALMAYA ÇALIŞIN!
Konu ile ilgili olarak Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor:
-Muhakkak iyiyi emredecek, kötüyü de nehyedeceksiniz. Ta ki cimri ve zalimi, insanlar arasında nefsin hevasına uymanın yaygın hale geldiğini, dünyanın ahirete tercih edildiğini, herkesin yalnız kendi görüşüne hayran kaldığını görünceye kadar böyle yapmaya devam edin.
Bunları gördüğün zaman, insanları bırak. Dünya ve ahiret bakımından sana faydalı şeylerle meşgul ol ve haramdan uzak dur. Zira sizden sonra öyle b ir zaman gelecektir ki, o zamanda dine sarılan ateşi eline almış kimse gibidir. O zamanda iyi amel işleyene, sizin gibi Salih amel işleyen elli adamın sevabı vardır.
Ashabı Kiram Dediler ki:
-Ey Allah’ın Rasülü, bizden elli kişinin sevabı mı, yoksa onlardan olan elli kişinin sevabı mı? Diye sordular. Peygamberimiz (s.a.v.):
-Hayır, sizden olan elli kişinin sevabı, buyurdular. (Tirmizi)
&&&
İTİRAF!
“EY RABBİMİZ! SENİN İÇİN DÖKMEDİĞİMİZ, DÖKEMEDİĞİMİZ GÖZYAŞLARIMIZ İÇİN NE KADAR “ESTAĞFİRULLAH” DESEK AZDIR. CÜMLEMİZE HELE HELE ŞU ÜÇ AYLARA GİRDİĞİMİZ MÜBAREK BU RECEP AYINDA BOL BOL SÖYLEMEYİ NASİP EYLE. ÂMİN.
&&&
ÖĞREN
Sofraya oturup karnını doyur,
Herkese sevgiyle nazikçe buyur,
Nimetin kadrini anında duyur,
Fazlaca doymadan yemeği öğren.
Şaban KORKMAZ
(Tefekkür Penceresi Kitabından)
&&&
KAMYON ARKASI YAZISI
Bir dostum dedi ki bir kamyonun ardında şu yazıyı gördüm, çok hoşuma gitti ve bu söz beni bir hayli etkilediği için sana söylüyorum. O beni etkileyen kamyon arkası yazı şuydu:
“VERME BENİ ELLERE, SONRA GÖRÜR DAYANAMAZSIN.”
&&&
UNUTULMASIN Kİ;
Şu on şey insanın maddi ve manevi yapısını tahrip eder:
1-Dinine önem vermeyen kimseyle arkadaşlık etmek.
2-Hayırlı ve yararlı kişilerden ayrılmak, onlarla dostluk kurmamak.
3-Nefsin isteklerine boyun eğip onun peşine takılmak.
4-İslamiyetten uzaklaşmak.
5-Dinden olmayan şeyleri din adına uydurup dine sokan kimselerle oturup kalkmak.
6-Dünya ve ahiret için yararlı olmayan şeylerle uğraşmak ve bu tür şeyleri arzulamak.
7-Halkı kötü zan altında tutmak, başkalarının gıybetini yapmak.
8-Üstünlük taslamak, yalan söylemek.
9-Dünyalıktan yana üzüntüye kapılmak.
10-Ahireti düşünmemek.
Bayezid-i Bistami Hazretleri (k.s.)
Önemli Bir Not: Sevgili aziz okuyucularım! Şöyle bir kendimizi yoklayalım. Bu maddelerden hangisi bizde var. Hangisini yapıyoruz, hangisini yapmıyoruz? Böylesine eleştiri hiç birimizin hiç hoşuna gitmiyor ama bu eleştiriyi yapmak herkesin kendi lehine olacağı belli, gerisi boş değil mi?
&&&
BÖYLELERİNE ŞAŞIYORUM!
“Kişinin akıl baliğ olup, evlendikten sonra hala abdest alıp namaz kılmaya başlamaması, Allah’ın verdiğinden vermemesi, saçına akların düştüğü bir zaman diliminde hacca gidip Beytullah’ı ziyaret ettiği halde, hala aklını başına toplamaması, vakitlerini oyun ve eğlenceyle geçirmesi, onun bunun dedikodusunu yapması, iki dura bir yalan söylemesi, verdiği sözlerde hiç durmaması ve de bu dünyaya niçin geldiğine kafa yormamasına inanın ŞAŞIYORUM.
Böyleleri için inanın üzülüyorum ve de onlar için Allah’a dua etmekten başka bir şey yapamıyorum.
Peki, sizin bu konuda düşünceniz nedir?
&&&
KABUL OLUNAN DUA!
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Buyurdular ki;
“Bir Müslüman’ın yanında bulunmayan din kardeşine yapacağı dua kabul olunur. Bir kimse din kardeşine hayır dua ettikçe, yanında bulunan görevli bir melek ona; ‘duan kabul olsun, aynı şeyler sana da verilsin.’ diye dua eder. (Müslim)
&&&
HOŞUMA GİDEN ÇOK GÜZEL BİR SÖZ!
“Bu dünyada dertsiz adam yoktur,
varsa adam değildir.”
Sad-i Şirazi Hazretleri (k.s.)
&&&
Yorumlar
Kalan Karakter: