Nefis Allah tarafından insana üflenen Ruh-I Rahman “ilahi ben”dir.
“Ey nefis! Sis gibisin sis. Ben semavi bir deniz, sensiz.
Şair yukardaki beytinde, nefsi şöyle açıklamaktadır: Nefis her an değişimdedir. Tıpkı sis gibi. Nefsine hâklim olabilirsen sisler dağılır. Gerçekleri ve doğru olanı görerek “semavi denizine” Allah’ın varlığına
(Nasıl ki bir yağmur damlasının denize karışıp deniz olduğu gibi)
Karışıp, Hallac-ı Mansur gibi “ Enel hak” ben hakkım dersin. Nefsin sana hakim olursa, sisler her tarafı kaplar gerçekleri göremezsin, hiçlikte, pislikte yok olup gidersin.
Nefsi Emmare, insanın nefsinin en aşağı mertebesidir. Kötülüğü emreden nefsi emare zamanla terbiye göre göre safiyet kazanır. Sonunda Allah’ın razı olduğu bir nefis makamına çıkar Hz. Mevlana:
“Hamdım, piştim, yandım” diyerek nefsin terbiyesinde “Allah aşkına” ulaştığını anlatmaktadır.
Sultan Divan Hazretleri: ( Afyonkarahisar Mevlevi Hanesi’nin kurucusu ve ilk şeyhi) (1441-1545) Ey dil, bu yeter iki cihanda sana izan, birdir. Bir iki olmaya yok bilmiş ol imkan, Hak söyleyerek sende, senin ortada ne var, Alemde heman “Ben dediğin sana noksan say eyle, rıza gözle, ıtlak ile kaydı alemde sema, bu yeter salike irfan.
Sultan Divanı Hazretleri bu dörtlük şiirinde şöyle söyler; Ey gönül iki cihanda arınmış anlayış yeter. Bil ki, yoktur seçeneği bir daha. Birdir o hak söyleyecek, senin olan neyin var, bu dünyada, benim ben dersen varlık değil eksikliğin var.
Hz. Mevlana: Ya Rabbi! Beni nefsin eline bırakma! Senden başka hiçbir şey beni boyun eğdiremez. Ben hep kendimin, nefsimin fitnesinden kaçmak istiyorum. Ben sana aitim, beni bana bırakma.
İnsanların nefislerini ve ruhlarını esir almış” dünyadaki, madde hırsları, hevesleri ve bencillikleri, insan topluluklarını birbirine düşürmekte, birbirlerinin kalplerini kırmakta, birbirlerine düşman olmakta ve hatta hiç acımadan birbirlerini öldürmekte , milyonlarca insan insafsızca acımadan öldürmektedir.
Birinci dünya savaşı, ikinci dünya savaşı insanların nefislerini ve ruhlarını esir almış madde, mevki hevesleri ve bencillikleri yüzünden çıkmıştır.
Nefis ve dünya kirlerine bulanmış kişileri eğitecek ve onlara yardımcı olacak olan ve bizlere doğru yolu gösteren öğretmenlerimizin ve müşterilerimizin ilim ve irfanından faydalanmalıyız.
Çocuklarımızın eğitim ve öğretimleri ilk olarak ailede başlar sonra okul sonra çevredir.
Toplumların diğer toplumlardan daha üstün olabilmelerinin tek şartı çocuklarına ve gençlerine önem ve değer vermeleridir
Atatürk, Türk gençlerine şöyle söylemektedir: “ Gençler! Cesaretimizi takviye ve idame eden sizlersiniz, sizler almakta olduğunuz terbiye ve ilim, irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti Biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.”