Güzel Bakıp, Güzel Görenlere…
Bir hayırsever her hafta fakirlere, muhtaç kişilere yardımda bulunurmuş. Yine bir gün hayır dağıtmaz için “Ey güzel insan, sana bugün bir kuruş mu vereyim, yoksa yarın akşam olduğu zaman sana üç kuruş mu vereyim? Hangisini istersin?”
Sofu önce bir süre düşünmüş ve sonra cömert hayır sahibine dönerek:
“Sen, bugün vereceğin parayı boş ver, yarın vereceğin parayı da boş ver… Sen keşke bana dün yarım kuruş verseydin! Dün vereceğin yarım kuruş, bugün vereceğin bir kuruştan daha iyi olacağı gibi, yarın vereceğin yüz kuruştan da daha iyi olurdu. Peşin para veresiyeden daima iyidir” demiş.
İçinde bulunduğumuz anı değerlendirmemiz gerekir. Çünkü geçmişi geri getiremeyeceğimiz gibi, geleceğin de ne olacağı meçhuldür.
“Demir tavında döğülür.” Ata sözümüz bu hikayeye güzel bir örnektir.
Saklı olmaz birbirinden can ve ten,
Canı görmek için izin yok, bil ki sen!
Bir ateştir, yel değildir ney sesi,
Kim ateşsizdir, yok olsun öylesi!
Sevgiden ağlar, eğer ağlarsa ney,
Sevgiden çağlar, eğer çağlarsa ney!
Ney o şeydir: Perde yırtıp perdesi,
Dost edinmiş dosta hasret herkesi.
Hem devadır ney denen şey, hem zehir,
Bir bulunmaz arkadaştır, hem fikir.
Anlatır ney: Aşkı Mecnun’un nedir?
Kanlı bir yoldan haber vermektir.
Kır oğul zinciri! Hür gez hür konuş!
Yok mu altından, gümüşten kurtuluş!