Kendinde noksan görmeyen, kendisini kâmil sanan kimse ululuk sahibi Allah’ın yolunda yücelemez.
Ey mağrur kişi! Senin en kötü ruh hastalığın, kendini kâmil sanma gururundur.
Senden bu kendini beğenme illetin defoluncaya kadar gönlünden de gözünden de çok kan akmalıdır.
İblis’in illeti “Ben Adem’den hayırlıyım” (A’raf, 12.) demesi idi. Bu hastalık her mahlukta vardır.
Bu hastalığa müptelâ olan, kendisini hor görse bile sen onu, görünüşte saf, fakat dibinde pislik olan saf su bil!
Eğer denemek amacıyla onu bir karıştırsan hemen su bulanır, pislik rengini alır.
Ey yiğit! Irmak sana saf ve temiz görünüyor ama dibinde pislik vardır.
Hakikat yollarını bilen anlayışlı kâmil insan nefs-i küll (Allah’ı bilmesi ve ilahi isimlerin bir terkibi olduğunu bilmesi) bağlarına kanal açıcıdır.
Irmak bizzat kendini nasıl temizler! İnsanoğlunun ilmi, Allah’ın ilminden (feyz aldığı kadar) bir işe yarar.
Kılıç kendi kabzasını yontup (ona bir şekil verebilir mi?) Yürü, bu yarayı, bir cerraha teslim et!
Sinekler her yaranın üstüne üşüşür; böylece o yaranın çirkinliğini kimse göremez.
O sinekler; senin kötü düşüncelerin, mal ve mülklerindir; yaran ise senin manevi durumunun karanlığıdır.
Eğer o kâmil insan yaranın üzerine merhem sürerse o zaman derdin şifa bulur; feryat ve figanın kesilir.
Yarası olan kişi merhem sürülünce yarasının iyileştiğini zanneder; aslında merhemin şifa verici nuru o yaranın üzerine vurmuştur.
Kendine gel, ey sırtı yaralı, merhemden vazgeçme! Şunu bil ki yaranın iyileşmesi senden değil bu nurdandır.
KONUNUN KISA AÇIKLAMASI
İnsandaki büyük illet, kendisini mükemmel sanma sapıklığıdır. Ruh hastalığının en zararlısı budur. İlâhi kudret olan Allah’a yabancı kalıp, kendini kuvvetli görüp kibirlenmek, gururlanmaktır.
Şeytan’ın büyük illeti, Allah’ın meleklerden de üstün gördüğü Adem’den kendisini daha yüksekte görüp Adem’e secde etmekten sakınmasıydı.
Kendisini herkesten üstün görme düşüncesindeki bu Şeytan ruhu pek çok kimsede vardır. Böyle kimselerden kendimizi ve ruhumuzu korumalıyız.
Bu kimseler bazen aldatıcı bir tevazu içinde boynu bükük başları secdede gösterir, saf ve temiz ruhlu inanmış kişilerden olduklarını gösteren davranışlarda bulunurlar.
Böyleleri, dibinde gübre ve türlü pislikler birikmiş bir derenin üstünden saf ve berrak bir görünüşle akan sular gibidir. Ruhlarındaki kirli ve pis düşünceleri sana göstermezler.
Ey güzel insan! Irmağın dibinde gübre vardır. Onun sana saf ve temiz göründüğüne bakma! İnsan nefsi geçici zevk ve ihtiraslarda kalmak için icat etmedik hile bırakmaz.
İşte Allah’a varan yolların öğreticisi olan Hz. Muhammed (S.A.V.)’in hidayet ve mağfiret suyunu Allah bilgisi deryasından akıtıp senin nefsinin dibi kirli bağlarına ulaştırıp, senin kirli nefis suyunu saf ve temiz hale getirir.
Herkes, kendi vücudundaki yarayı kendisi tedavi etmeye kalkarsa, yarası daha kötü ve vahim hale gelir.
İçi irin dolu sancılı çıbanını koş bir cerraha tedavi ettir.
“Bıçak sapını yontmaz” atasözünü düşün. İşte bu nefis yarasına, aşk, muhabbet ve ilâhi nur merhemiyle tedavi etmesi, sana ezeli ve ebedi şifayı sunması için Kur’an-ı Kerim’in ve Hz. Muhammed (S.A.V.)’in feyzi nuruna dal ve hiç ayrılma.
Hz. MEVLÂNÂ
MESNEVİ
3213-3227 BEYİTLER