Hazret-i Nuh’un kavmini tehdit ederek: “Bana karşı gelmeyin, kibirde ve küfürde inatçı olmayın. Ben Allah’ımın yüzünün peçesiyim. Benim sûretim Allah güzelliğinin perdesidir. Ey namertler, benimle uğraşmak, hakikatte Allah’la pençeleşmektir” (Nuh, 2-28 ayetler)
Hz.Nuh dedi ki: “Ey serkeşler! Ben, ben değilim. (Ben nefsani) candan öldüm. (benlikten kurtuldum), canan ile dirildim.
Beşeri duygularımdan ölüp kurtulduğum içindir ki, Allah gören gözüm, duyan kulağım ve idrâkim olmuştur.
Çünkü ben, ben değilim. Bu nefes Allah’tandır, her kim ki bu rahmâni nefes karşısında ağız açarsa, kâfir olur.”
Bu tilki sûretinde, aslan gizlidir. Bu tilkinin bulunduğu yerde yiğitlik taslamağa gelmez.
Sûretine bakıp aslan olduğuna inanmıyorsan ondan aslan kükreyişini de duymuyor musun?
Eğer Nûh Peygamber’e Allah’ın kudreti ulaşmamış olsaydı, bütün dünyayı birbirine nasıl vururdu?
Nûh tek vücutta (gizlenmiş) yüzbinlerce aslandı. O, ateş gibiydi, dünya ise bir harman!
Harman, Nuh’un onda bir hakkını gözetmeyince oda harmanın üstüne öyle bir ateş saldı ki (yakıp kül etti.)
Kim, bu gizli aslanın önünde kurt gibi ağız açıp edepten dışarı konuşursa,
Aslan, kurdu parçaladığı gibi onu da parçalar, ona nasıl (Fentekâmna) “Biz onlardan öç aldık” (A’raf: 136; Hicr: 79, Rum: 47; Zuhruf% 35,55) âyetini okuduysa buna da okur.
(Ve) kurt gibi o da aslanın pençesinden darbeyi yer. Aslanın huzûrunda yiğitlik taslayan ahmaktır.
Keşke o yaralar sâdece bedene isabet etseydi de gönül imanlı ve kâlp salim kalsaydı.
Söz buraya gelince kuvvetim kesildi. Bu sırrı nasıl açayım?
O tilki gibi siz de boğazınıza düşkün olmayın. O’nun huzurunda hileye sapmayın.
O’nun huzurunda “biz”i ve “ben”i terk edin. Mülk O’nun mülküdür, mülkü sahibine teslim edin.
Doğru yola, hakikat yoluna (benliksiz) yoksulca gelirseniz aslanda sizindir, aslanın avladığı av da sizin.
Çünkü O, paktir (mukaddestir); sübhan onun vasfıdır. O’nun ne dış görünüşe (kabuğa, zahiri şeylere, ne de özel (iç görünüşe, batıni şeylere) ihtiyacı vardır.
Ondaki her türlü av, her çeşit ikram ve ihsan O, padişahın kulları içindir.
Padişahın hiç bir şeye tamahı yoktur. O, bütün bu devleti kendi yarattıkları için kurmuştur; ne mutlu anlayana!
Kâinatı, ahireti ve bütün mülk ve devleti yaratmış olanın (Allah’ın) devlete ve mülke ne ihtiyacı vardır?
(Şu halde) Süphan’ın huzurunda kalplerinizi koruyunuz (eğip, bükmeyiniz)ki kötü düşüncelere saparak mahçup olmayınız.
Çünkü O; halis sütün içindeki siyah kıl gibi bütün gizli düşünceleri, sırları, arzuları görür ve bilir.
Dünyanın suretlerinden gönlünü temizleyen kişi, gayp suretlerine ayna olur.
Gönlü saf ve temiz olmuş o kimse şüphesiz ki (bizim) sırlarımızı bilicidir. Çünkü mü’min, mü’minin aynasıdır.
(Gönlü saf olan) o veli, bizim nakdimizi mehenge vurunca, derhal yakini şek ve şüpheden ayırd eder.
Onun canı, nakitlerin mehengi olunca elbette altının halisini de kalpını da görür.
KONUNUN KISA AÇIKLAMASI
Allah’ın elçileri, (peygamberler) görünüşte zayıf gösterişsiz olabilirler. Fakat onların vücut perdeleri arkasında gönüllerinin aynasında ilâhi kudretin yani Allah’ın varlığı vardır.
Hz.Nuh’a karşı gelen inkârcılar, Allah’ın gönderdiği “Nuh tufanı” ile helâk olmuşlardır.
Allah’ın aslanları olan peygamberler, veliler önünde, inkâr, inat ve küfür yollarına sapıp, islâmdan ve imandan parçalanıp kopan toplulukların sonu büyük felâketlere uğramaktır.
Dünyada benimdir diye sahiplendiğiniz mülk aslında ezeli ve ebedi olan Allah’ındır. “Ben ve “biz” gibi benlik davası gütmeden hakça paylaşım bizi hakiki varlığa ulaştıracaktır. Çünkü Allah, bütün ilâhi nimetleri yarattıkları için halk etmiştir. Bu nimetleri hakça paylaşmak Allah’ıda memnun edecektir, kullarını da...
SÜBHAN her türlü kusurdan noksandan, beşeri vasıflardan münezzeh âri olan Allah demektir. Sübhan olan ALLAH bütün düşüncelerimizi, sırlarımızı bilir. Çünkü Allah, ALİM ve HABİR’dir.
İşte Allah’ın, Sübhan, âlim, habir vasıflarını bilerek O’nun katında, O’nun nazarında utanılacak durumlara düşmeyelim.
HZ.MEVLÃNÂ
MESNEVİ-3124-3149. Beyitler