Gönül ehli’nin ilimleri kendilerini taşır ve (yükseltir); vücut ehli’nin ilimleri ise kendilerine yük olur.
İlim ne zaman kalbi nurlandırırsa ( o kimseye) yar olur; fakat sadece tende kalırsa, ağırlık ve yük olur.
Allah, ‘’ Yahmilü esfaren’’ (mearic.4.) buyurmuştur. Allah’ın ilminden olmayan ilim ve onunla amel etmeyenler kitap taşıyan eşeğe benzer.
Allah’tan doğrudan doğruya gelmeyen ilim gelin süsleyici kadının geline sürdüğü boya gibidir, az zamanda uçup gider yok olur.
Fakat bu yükü gereği gibi taşıyabilirsen yükünü alır ve sana saadet bahşeder.
Sakın! İlim yükünü nefsin heva ve heveslerinden dolayı çekme, çekme ki gönlündeki (ilahi) ilim hazinesini göresin.
İlmin rahvan atına bindikten sonra sırtından yükünü alırlar. ‘’ Hu’’ kadehi olmadan sen nefsin heva ve heveslerinden nasıl kurtulacaksın? Ey Allaha ait yalnız ‘’Hu’’ ismine kanaat eden kimse.
Sıfattan, addan ne doğar? Hayal ! O hayal sahibine ancak vuslat delili olur. Delalet edecek bir şeyi olmayan bir delalet ediciyi hiç gördün mü? Yol olmadıkça asla yol kesici de olmaz.
Hakikati ve ifadesi olmayan bir isim gördün mü? Yada sadece kaf(k) ve lam (L) harfleri ile gül topladın mı?
İsmi okudun; var. O ismin sahibini ara. Bil ki ay yükseklerdedir, nehir suyunda değil. Eğer isimden ve harften öteye geçmek istersen, kendini nefsinden tamamı ile temizle.
(Cilalı) demir gibi demirimsi renkten kurtul; Nefsin isteklerini kırarak, pastan temizlenmiş bir ayna gibi ol.
Kendini nefsin vasıflarından temizle, ta ki pak ve lekesiz benliğini göresin.
O vakit kalbin de Peygamberlerin ilimlerini, kitapsız yardımcısız ve üstatsız görebilirsin.
Resülullah buyurdu ki ‘’ ümmetimden öyleleri vardır ki, cevherleri ve hikmetleri benimle müşterektir.
Ben onları hangi nurla görüyorsam, onlar da beni aynı nurla görürler’’
Sahiheyn (diye tanınmış)hadisler ve hadis rivayet edenler olmaksızın onlara gerek kalmaksızın ab-ı hayatı kaynağından (gönüllerinde) görür ve içerler.
Konunun kıs açıklaması:
İlim eğer gönül nuru ile aydınlanıyor, Allah ilmi olma yolunda nurlanıyorsa sahibine yar olur; fakat ilim, insanları o geçici vücutlarının esi haline koyar ve vücutta yük olursa ilmin hiçbir faydası olmaz.
Bunun içindir ki Allah KUR’an-ı Kerim ‘in Cum’a suresinde şöyle buyuruyor: ‘’ Kendilerine Tevrat gönderildiği halde onun gereğini yapmayanların hali, sırtına kitap yüklenmiş merkebin haline benzer. Allah’ın ayetlerini yalanlayanların durumu ne kadar kötüdür. Ve Allah zalimleri hidayete eriştirmez’’
Allah tan gelmeyen ilim, Allah’tan gelmeyen güzellik gibidir. Bu tıpkı gelin süsleyicilerin gelinin yüzüne sürdükleri boya gibidir. Az zamanda uçup gider ve gelinin yüzünü kendi aslı ile gösterir.
Allah’ın adlarının her birinde sonsuz sırlar gizlidir.
Rahman, Rahim, Kadir, Kahhar… Bu adlar bir takım harflerin veya seslerin bitişmesi ile söylenir. Biz eğer bunları yazar ve söylerken yalnız harfleri söylüyorsak bu sırlara eremiyoruz demektir. Eğer harfler ve sesler bize tanıttıklarının kendileri olsaydı, ateş dediğimiz zaman dilimiz yanar, diken dediğimiz zaman dilimize batardı.
İlahi nura ulaşmak, isim ve sıfatlara takılıp kalmakla değil, nefsimizin isteklerini terk ederek o yüce Allah’ın emirlerini yerine getirmekle olur.
Demir işlenmezse paslanır. Kendi rengini atıp pasın rengini alır. Bizler cilalı demir gibi olalım. Paslardan kurtulalım. O zaman kendimizi eşyanın bizde akisler yaptığı bir ayna aydınlığında görürüz. Böyle aydınlanmamın tek yolu ruhumuzu nefsimizin paslanmış vasıflarından kurtarmaktır.
Hz Mevlana
Mesnevi. 3445-3464 beyitler