Ey dil, sen bana çok ziyan veriyorsun! Söyleyen sen olduktan sonra ben sana ne diyeyim?
Ey dil sen hem ateşsin, hem harman! Ne vakte kadar harmanı ateşe vereceksin?
Can, sen ne dersen onu yapmakla beraber gizlice yine elinden feryad etmektedir.
Ey dil, sen, hem bitmez tükenmez bir hazinesin; hem dermanı olmayan bir dertlisin!
Hem kuşlara çalınan ıslık, yapılan hilesin; hem yalnızlık ve ayrılık zamanının enisisin (sevilen, güvenilen iyi arkadaş)
Ey aman bilmez! Bana hiç aman vermiyorsun.
Sen yayını beni öldürmek için kurmuşsun!
İşte benim kuşumu uçurdun. Zulüm ve sitem otlağında az otla!
BİRAZ KONUYU AÇALIM
Dil ağızda küçük bir et parçasıdır, ama yaptığı ve yıktığı işler çok büyüktür.
Güzel söylediği zaman güller açar, fakat bazen de etrafa alevler saçar.
Dil, sen yaralara merhemsin, hem de benden de ve ruhta onarılmaz yaralar açan bir hançersin.
Sen hem ilim, irfan hazinelerini açan bir anahtarsın hem de ilim, irfanın kilidisin.
Bülbül gibi şakıdığın zaman güller açtırırsın, bazen de doğrunun, iyinin, güzelin, gerçeklerin sesi olan bülbülü taklit ederek masum kuşları ökseye düşürürsün.
Dil, en iyisi yerine göre konuşmandır, “Söz gümüş ise sükut altındır”, “Çok konuşan çok yanılır” ata sözlerimizi hiç unutma.
MESNEVİ 1699 – 1705 Beyitler