“Yükselmek sadece ilim tahsili, ilim kazanılmasıyla olmaz. İlmi arzu etmek onu kendi benliğinde aşk ve muhabbetle yoğurup hayata geçirmek ve kazandığın ilmi başkalarına öğretmekle olur. Alemde ne varsa, aşkta muhabbette vardır.”
Hazreti Mevlana’nın da bulunduğu bir mecliste, Ayet ve Hadisler hakkında sohbet edilirken içeriye Şems-i Tebrizi hazretleri girer ve der ki: “Ayet ve Hadisler hakkında konuşuyorsunuz, sohbet ediyorsunuz iyi, güzel de Allah’ın buyruklarından, Resulullah’ın tavsiyelerinden ve öğrendiğiniz ilimi, aşk ve muhabbetle yoğurup hayata geçiriyormuşsunuz; ve bu ilimi başkalarına öğretip onların da faydalanmalarına vesile oluyor musunuz? Bugün için sen ne diyorsun?” demiştir.
Şems-i Tebrizi bu sözüyle şunları anlatmak istemiştir. Allah’ın buyruklarını, sonsuz ilmini, Peygamberimizin tavsiyelerini okumak ve yol nakletmek yeterli değildir. Aynı zamanda onları uygulamak, davranış biçimi haline getirmek ve başkalarına da öğretmek gerekmektedir. Hazreti Mevlana ilmi arzu etmeden isteksizce öğrenen, onu kendi benliğinde aşk ve muhabbetle hayata geçirmeyen ve kazandığı ilmi başkalarına öğretmeyen kişileri; “İki gözü kitapla dolu heybeyi taşıyan eşeğe” benzetmiştir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) Hazretleri, bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:
“RÜTBELERİN EN ÜSTÜNÜ İLİM RÜTBESİDİR”
Resulullah’ın buyurduğu bu ilim rütbesine erişmek, Allah ve Resulullah’ın sözleri dahil bütün sözleri nakledecek derecede bilmek demek değildir. Aynı zamanda o söz ve ilimleri aşk ve muhabbetle yoğurup oluş ve hayatımıza uygulayış haline getirebilmektir. İşte o zaman yükselme hasıl olur.
Hz. Mevlana’ya aşk nedir? diye sormuşlardır. Cevap vermiş:
“BEN OL DA BİL”
Tasavvuf; söz ilmi değildir, hal ilmidir. Hal ise anlatılmaz, yaşanır. Tasavvuf ilmi ve diğer bütün ilimler yalnız satırdan değil sadırdan (gönülden, kalpten) yaparak, yaşayarak, isteyerek aşkla sabırla öğrenilir.
Hz. Mevlana ilim öğrenmenin merhalelerini (basamaklarını); “HAMDIM, PİŞTİM, YANDIM” diye özetlemiştir.
İlim öğrenmenin şartı muhabbettir; sabırdır; istektir; öğrenme aşkıdır. Öğrenme aşkı muhabbeti olamadan öğrenme olmaz.
Fuzuli, öğrenme aşkı ve muhabbeti hakkında şöyle söylemiştir: “Aşk ve muhabbet lezzetinden bi-haber (habersiz) dir Cahil-ü Gafil.
Fuzuli, zevk-i aşkı, aşk zevki var olandan sor.” Hz. Mevlana’da aşk ve muhabbetin ehemmiyetini şöyle anlatıyor: “Öyle bir kuvvettir ki aşk-ı muhabbet, ölüleri diriltir; padişahları kul eder. Bütün kirleri ve kirlilikleri temizler ve bütün dertlere şifa olur.”