Ben ve biz kayıtlarından kurtulamayanların sonu
Ava giden aslan, kurt ve tilki
Bir aslan, bir kurt, bir tilki avlanmak için dağlara düşmüşler.
Birbirlerine yardım ederek av hayvanlarını adam akıllı yakalamayı, onların yolunu kesmeyi kurmuşlardı.
Üçü de beraberce o geniş ovada bir çok av elde etmek niyetindeydiler.
Aslan, onlarla beraber avlanmaktan utanmaktaysa da yine onları ağırladı, onlara yoldaş oldu.
Böyle bir padişaha maiyetindeki asker, ancak zahmettir. Fakat bu “Topluluk rahmettir” deyip onlara uydu.
Böyle bir ay, yıldızlarla beraber gezmeden utanır. O, yıldızların içinde ancak onları parlatmak, onlara ihsan etmek için bulunur.
Her ne kadar Resulullah’ın üstünde bir rey sahibi yoksa da Cenab-ı Hak’tan kendisine “Şavirhüm” (Al-i İmran 159.) (Yani müşavere et emri geldi)
Terazide arpa, altınla arkadaş olmuştur. Fakat bununla arpanın da kıymetlenmesi icap etmez.
Ruh şimdilik kalıba yoldaş olmuştur (kalıp, ruhu korumuştur) Nitekim köpek de bir zaman için kapıyı korur.
Bunlar; kudretli, şevketli aslanın maiyetinde dağa doğru gittikleri zaman.
İşleri yolunda gitti; bir dağ öküzü, bir dağ keçisi, bir de semiz tavşan avladılar.
Savaşçı aslanın peşinden giden kişinin kebabı, gece olsun, gündüz olsun, eksik olmaz.
Ölmüş, yaralanmış, kan içinde bulunan avlarını çeke çeke ormana getirince.
Kurt ve tilki padişahlara layık bir adaletle taksimini beklediler. Her ikisinin de hırs ve tamahı, aslan tarafından anlaşıldı ve aslan onların ne niyette olduklarını bildi.
Sırların aslanı ve beyi olan kalpten geçenleri bilir.
Kendine gel ey türlü düşüncelere dalmayı huy edinen gönül! O’nun huzurunda kötü düşüncelerden sakın!
O bilir, anlar, eşeği sükut içinde sürer. Sırrını bildiğini anlatmak ayıbını yüzüne vurmamak için de yüzüne güler.
Aslan onların içinden geçenleri anladıysa da açmadı, bir şey söylemedi, yüzlerine vurmadı, nezaket göstermekle devam etti.
Fakat kendi kendine “Sizi gidi aç gözlü dilenciler sizi! Ben sizin cezanızı vereyim de görün”
Size benim hükmüm kâfi gelmedi mi? Benim ihsanım hususunda zannınız bu mu?
Sizin akıllarınız, reylerinizde benden, benim dünyayı aydınlatan ihsanlarımdandır.
Resim, ressamı nasıl ayıplayabilir? Resme o ayıbı o kötü görünüşü veren ressamdır.
Benim hakkımda böyle hasis düşüncelere mi kapılacaktınız; ey cihanın yüz karası olanlar!
Cenab-ı Hakk’a kötü zanda (Feth 6.) bulunanların başını kesmezsem, hatanın ta kendisini işlemiş olurum.
Dünyayı sizin yüz karanızdan temizleyim de, bu destan cihan durdukça söylenip dursun” dedi.
Aslan bu düşüncelere apaçık tebessüm ediyordu, fakat sen aslanın tebessümüne inanma!
Dünya malı Allah’ın tebessümleridir ki bizi mest, mağrur ve perişan eder.
Ey kadri yüce kişi sana yoksulluk ve hastalık iyidir. Çünkü o gülümseme nihayet tuzağını kurar, seni kahreder.
KONUNUN KISA AÇIKLAMASI
Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’in Feth Suresinde (6. ayet) “İnsanlara yardım etmez düşüncesiyle Allah hakkında kötü zanda bulunan iki yüzlü erkek ve kadınlara, puta tapan erkek ve kadınlara, Allah azap eder”
Dünya mevkileri, servet, ihtişam ve rütbeler, vücut heveslerine düşmüş kullarına Allah’ın tebessümleridir ki bu tebessüme aldanan ve yanlış yollara sapan insanları önce mest ve mağrur bırakır, sonra perişan eder.
Hz. Mevlâna
Mesnevi
(3013-3041. Beyitler)