Prof. Dr. İsmail Lütfi ÇAKAN
İYİLİK AYI RAMAZAN
KIRK CÜMLEDE İYİ MÜSLÜMAN
1. İyi Müslüman, Allah’ın emrettiği, Hz. Peygamber’in yetiştirmek için gayret gösterdiği insandır.
2. İyi Müslüman, halkımızın ifadesiyle “göğsü imanlı, ağzı besmeleli ve Kur’anlı” olandır.
3. İyi Müslüman, bütün işlerini has bir niyetle, Allah için yapabilendir.
4. İyi Müslüman, derin bir sorumluluk duygusu ve bilinci içinde yaşamayı ilke edinen ve bunu başarmak için içtenlikle didinendir.
5. İyi Müslüman, düşünceleri, duyguları ve davranışlarıyla Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in öğreti ve uygulamalarına tam bir teslimiyetle bağlı olandır.
6. İyi Müslüman, salt kişisel kanaatlerle hareket edilmesi hâlinde büyük felâketlerin kaçınılmaz olabileceğini; vahyi önceleyen bir düşünce ile hareket edilmesi hâlinde ise bu tür felâketlerden uzak kalınacağını bilendir.
7. İyi Müslüman, Kitap ve sünnete göre Müslüman olandır.
8. İyi Müslüman, “Dindar olmanın sıhhat şartı sünnettir.” inancına sahip olandır
9. İyi Müslüman, bidat ve hurafeden uzak bir anlayış ve hayatın sahibidir. Dindarlık sanarak hurafe ve batıl inanışlara sarılmanın yanlış kapı çalmak ve aldanmak olduğunu bilendir.
10. İyi Müslüman, Allah’a kul olmayı en büyük şeref bilen ve derinlikli dindar olma gayreti içinde olan kişidir.
11. İyi Müslüman, maddi ve manevi ilerlemenin ve iyileşmenin güzel amel ve kulluktan başka geçerli bir yolu olmadığını kabul edendir.
12. İyi Müslüman, Rab olarak Allah’tan, din olarak İslam’dan, peygamber olarak Muhammed’den razı olan ve bu rıza çerçevesine sadık kalabilendir.
13. İyi Müslüman, “Hepiniz Allah’a giden doğru yolu tutun
ve O’ndan bağışlanma dileyin...”(1) ayetindeki istikamet çağrısına
uyandır.
14. İyi Müslüman, güzel ahlaklı olandır. Çünkü ahlaksızın iyiliği, Müslüman da olsa büyük bir yalandır.
15. İyi Müslüman, dünya ve âhiret mutluluğunun ancak İslam ile elde edilebileceğini bilen ve ona göre yaşayandır.
16. İyi Müslüman, bütün Müslümanları/ümmeti kucaklayan bir gönül duyarlılığına sahip olandır.
17. İyi Müslüman, iyilikleri paylaşan, hayır işlerine -gücü ölçüsünde- koşandır.
18. İyi Müslüman, öteki Müslümanlara eliyle ve diliyle zarar vermemeyi genel bir iyilik tavrı olarak benimseyendir.
19. İyi Müslüman, özellikle diline, eline ve beline sahip çıkandır.
20. İyi Müslüman, tüm Müslümanları kardeş bilendir.
21. İyi Müslüman, din kardeşliğini önceleme ve ihvan-ı İslam olma fikrine ve uygulamasına sahip çıkandır.
22. İyi Müslüman, soyunu-sopunu/nesebini öne çıkaran değil, âhiretteki hesapta işe yarayacak güzel ameller işlemek derdinde olan, özellikle kulluk yoğun mevsimleri bu yönde değerlendirmeye gayret edendir.
23. İyi Müslüman, gerçeğin olduğu gibi ortaya konulması, savunulması ve yaygınlaştırılması için çalışan ve bunun bir bedeli olacaksa onu da üstlenmekten kaçınmayandır.
24. İyi Müslüman, hak yanlısı olarak hayatını sürdürmeyi günün cihadı bilendir.
25. İyi Müslüman, “Gerçek mümin bir yılan deliğinden iki kere ısırılmaz.” uyanıklığına ve dikkatine sahip olandır.
26. İyi Müslüman, “içine sinmeyen” veya “içinin ısınmadığı” konulardan uzak kalandır.
27. İyi Müslüman, iyileri dost edinen ve iyilerce dost edinilen kimsedir.
28. İyi Müslüman, Allah’ın selamını kimseden esirgemeyen Müslüman’dır.
29. İyi Müslüman, boş şeylerle ne söz ne fiil ne de fikir olarak vakit geçirmeyendir.
30. İyi Müslüman, hayatını korku ve ümit arasında (bey- ne’l-havf ve’r-recâ) yaşayandır.
31. İyi Müslüman, buhranlı zamanların, büyük mefkûreler için en uygun yayılma anları olduğunu bilen ve ümitsizliğe düşmeyendir.
32. İyi Müslüman, kendinden beklenenleri yerine getirmenin, kendi eksiğini tamamlamanın derdinde olandır.
33. İyi Müslüman, laf ve iddia ile avunmayıp yaptıklarıyla iyiliğini ortaya koyardır.
34. İyi Müslüman, dünyaya ve insanların imkânlarına karşı -olabildiğince- gözü ve gönlü tok davranandır. Doyumsuzluğa ve dünyevileşmeye gücü yettiğince direnç gösterendir.
35. İyi Müslüman, kendi hatasını derhâl düzeltmenin peşinde olandır.
36. İyi Müslüman, kötülüğe iyilikle karşılık verebilendir.
37. İyi Müslüman, “İyiler elbette nimet içindedirler. Koltukları üzerinde oturup bakarlar. Yüzlerinden nimetin sevinç ve parıltısını sezersin. Onlara, mühürlü, halis bir şaraptan içirilir ki sonu misktir. (İçildikten sonra misk gibi kokar) İşte yarışanlar bunun için yarışsınlar!”(2) ayetinde bildirilen yarışın yarışmacısıdır.
38. İyi Müslüman, iyiliği fert planından kurum planına, hatta toplum planına çıkarmayı amaç edinen ve bunun için gücüyettiğince çalışandır.
39. İyi Müslüman, zamanını “Müslüman vakti, iyilik vakti” olarak değerlendirebilendir.
40. İyi Müslüman, Müslümanlığa göre dindar olan, dini, dinde olduğu gibi yaşayandır.
Davamızın sonu âlemlerin Rabbi Allah’a hamdetmektir.
1 Fussilet, 41/6.
2 Mutaffifîn, 83/22-26.
RAMAZAN GÜNLÜKLERİ - I
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINLARI
ZEKATIN ÖNEMİ
Sözlükte büyümek, çoğalmak, temizlemek anlamlarına gelen zekât, İslam’ın en önemli farzlarından birisidir. Üzerinden bir yıl geçmiş maldan dinen hak sahibi olmuş kimselere hesaplanarak ayrılıp verilen miktara zekât denmektedir. Bu uygulamaya zekât adının verilmesi, geride kalan malı arttırması ve afetlerden koruması dolayısıyladır. Kur’an’da geçen “mü’minlerin mallarından zekât al ki, onunla kendilerini temizleyip mallarını bereketlendirsin.”(1) ifadesi, bu hususu açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Fakihlerin örfünde zekât, malda vacip olan hakkı ödemeye verilen isimdir. Zekâta sadaka adının verilmesinin sebebi, kulun kulluktaki sadakatine ve Allah Teala’ya itaatine delalet etmesidir.
İslam’ın toplumsal yönünü ön plana çıkaran en önemli ibadet zekâttır. Rızık, gelir, yetenek ve kazanç elde etme yönlerinden insanlar arasında farklılık bulunduğu, bilinen bir gerçektir. “Allah, rızık bakımından bazınızı bazınıza üstün kıldı.”(2) ayeti ile bu husus açıklanmaktadır. Yüce Allah, toplumda problemlere sebep olacak bu farklılığa çeşitli çözüm yolları vaz’etmiştir, zekât bunların başında gelir. Bu, nafile olarak yapılacak bir iyilik ve minnet yoluyla yapılacak bir iş değildir, farz kılınmıştır. Zekât, İslam’daki sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın gerçekleştirilmesi olayıdır. Malı başkasının gözünün kalmasından, günahkâr ve mücrimlerin eli-nin uzanmasından korur. Zira Allah Resûlü’nün (s.a.s.) “Zekât vermek suretiyle mallarınızı koruma altına alın, sadaka vererek hastalıklarınızı tedavi edin, dua ile gelecek olan belalara karşı hazırlıklı olun.”(3) dediği rivayet edilmektedir.
Zekât aynı zamanda fakir ve muhtaçlara yardım olup, gücü yeten insanların iş kurmaları ve çalışmaları için ellerinde bir sermaye, çalışmaktan âciz olanların normal bir yaşama düzeyine çıkarılmalarına yardımcı olur. Zekât, insanı cimrilikten korur, mü’mini cömertliğe, eli açıklığa alıştırır. Seküler hayat tarzının doruğa ulaştığı asrımızda Müslüman’ı dünyevîleşmekten uzaklaştırır. Zenginin muhtaçlara karşı şefkat ve merhamet duygularını geliştirir, fakirin de zenginlere karşı sevgi ve dua hissiyatlarını coşturur. Katolik kilisesini dünyevîleştiği için eleştiren Martin Luther 1517 yılında Almanya’da Hristiyanlık’ta reformun temellerini atmış, daha sonra Hristiyan dünyasında Protestanlık isimli yeni bir mezhep ortaya çıkmıştır. Max Weber’in ifadesine göre; reformcular ilk zamanlarda dünyevîlikten uzak durarak, Allah rızası için kazanıp, Allah rızası için harcamaya çalışmışlar ancak bir müddet sonra Allah’ı devreden çıkararak kazandıklarını tamamen kendi dünyevî haz ve lüks tutkuları için harcamaya başlamışlar. Bu süreç sonuçta Kapitalizm’i doğurmuş ve dalga dalga bütün dünyaya yayılarak manevi değerlerin ve evrensel erdemlerin yerini para ve madde almıştır.
Korkumuz, aynı sürecin Müslüman toplumlarda da ya-
şanması ve özellikle ülkemizde lüks, israf, eğlence vb. içerikli dünyevîleşme hastalığının muhafazakâr Müslümanları da tehdit eder duruma gelmesidir. Yüce Allah, yarattığı insanın ayağını kaydıracak hastalıkları en iyi bilen olduğu için bunun tedbirlerini almış, zekâtı âdeta yukarıda bahsetmiş olduğum tehlikelere karşı bir can simidi, bir tampon, bir direnç vasıtası olarak farz kılmıştır.
1 Tevbe, 9/103
2 Nahl, 16/71
3 Ebu Davud
Yorumlar
Kalan Karakter: