“Allah yolunda sevdiğiniz şeylerden harcamadıkça iyiliğe asla eremezsiniz. Ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilir.” (Al-i İmran, 3/92)
Her karanlık kapının ardından açılan bir aydınlık vardır mutlaka. Bu aydınlık ve karanlık, insanın hem içinde hem de ruhunda taşımış olduğu koca bir hayattır. Ve bizler bu hayata sahipken asıl sınavımız, nereden geldiğimizi ve nereye gideceğimizi unutmamaktır. İşte burada başlar bizim hikâyemiz. İnsan olmanın verdiği yük biner omuzlarımıza, bir imtihan karşısında yahut Allah’ın bir rahmetinde. Her iki yönde de insan ölçülür ve biçilir. Zaman ve mekân, zorluk ve kolaylık ayırt etmeksizin tüm insanlığadır bu sesleniş. Bakarsın aynada kendine, anlarsın ki bu sesleniş sadece sana değil. Hz Ömer’e, Sümeyye’ye, Yasir’e de aynı sesleniştir. Hayatlarını tamamen iyiliğe adamış o güzel insanlara...
Peki ya nereden başlamalıyız iyilik yapmaya! En sevdiklerimizden mi? Yetimden mi? Yolda kalmıştan mı? Önce insan kendinden başlamalıdır iyilik yapmaya. Doğru sözüyle, merhametiyle ve kulluğuyla dürüst olmalıdır. Olsun ki, insan olmanın zekâtını başka bir kalbe iyilik yaparak ödesin.
Hak ve batıl mücadelesi devam ettikçe bizi iyiliklerimizin kurtaracağına inanıyoruz. Ruhumuz bir tebessümde, bir iyilikte yeniden dirilecek ve birken bin doğacağız. Allah bizlere bunun için fırsatlar verecek biz birbirimize şifa olalım diye. Onlardan biri de mübarek Ramazan ayıdır.
Şimdi kendimize dönme, iyilerden olma, iyiliğe koşma zamanıdır. Çünkü bu insanlığın iyiliğe ihtiyacı var. Bizi biz kurtaracağız. Bizi de iyiliklerimiz kurtaracak. Bu mübarek Ramazan’da hayırdan hayra koşan ayaklarımız kurtaracak. Karşılıksız yaptığımız her bir iyiliğin karşılığını alacağız Rabbimizden. Önce ruhumuza işleyecek yaptığımız iyilikler. Bizler fark etmeden her geçen gün biraz daha iyileşeceğiz nice iyiliklerimizle. Sözlerimizle yaptıklarımız, yaptıklarımızla sözlerimiz tamamlayacak bizi.
İyilik iyidir. İyi olmak ve on bir ayın sultanı Ramazan’ı iyiliklerimiz ile daha bereketli hale getirebilmek dua ve temennisiyle…
Firdevs AKKUŞ
Kur’an Kursu Öğreticisi
HADİSLERLE AİLE
Düğün: Evlilik Merasimi
Peygamber Efendimiz, Medine’ye hicretlerinin ikinci yılında, Bedir Savaşı’ndan kısa bir müddet sonra sevgili kızı Fâtıma’yla, amcasının oğlu Ali’yi evlendirdi. O gün Hz. Fâtıma’nın çeyizi de, bir parça kadife, su tulumu ve içi güzel kokulu ızhır otuyla doldurulmuş bir yastıktan ibaretti. Hz. Fâtıma’nın düğünü sade ve mütevazı bir düğündü. Mehri, çeyizi, düğün yemeği sade idi. Düğün merasimi de sade idi. Buna karşın Peygamber kızının düğününe şahit olan Hz. Âişe ve Ümmü Seleme validelerimiz, “Biz, Fâtıma’nın düğününden daha güzel bir düğün görmedik.” demişlerdi. (İbn Mâce, Nikâh, 24)
Toplumdan topluma, kültürden kültüre farklılık gösteren birtakım merasimlerle gerçekleştirilse de evlilik, insanların hayatındaki en önemli günlerden ve dönüm noktalarından biridir. Kurulacak aile birliğinin gizlilik içinde değil, açıkça ve meşru biçimde gerçekleştiğini ilân etmek bakımından büyük öneme sahip olan düğün merasimi, tarih boyunca insanlar tarafından önemsenmiş ve en güzel şekilde icra edilmeye çalışılmıştır. Efendimiz (s.a.s) evliliklerin bir şenlik havasında, sevinç içinde yapılmasını istemiş, insanların ziyafet vermelerine, şeker, hurma ve meyve gibi şeylerin damat ve gelinin üzerine serpilmesi şeklindeki eğlence şekillerine müsamaha göstermiştir. Hatta bu konularda ihmalkâr davrananları uyararak düğünün gereğinin yapılmasını teşvik etmiştir. Ancak câhiliye kültüründen kaynaklanan yanlış âdetleri kaldırmıştır. Düğünlerde içki içilmesi, eğlencede aşırıya gidilmesi, kadın ve erkeklerin birbirlerine karşı mahremiyet sınırlarını aşan tavır ve davranışlar içinde bulunması Peygamberimiz tarafından yasaklanmıştır.
HER GÜNE BİR KİTAP
Kitap Adı : Peygamberimiz, İnsan ve Din
Kitap Yazarı : Prof. Dr. İsmail Karagöz
Yayınevi : Diyanet İşleri Başkanlığı
Kitapta sırayla insan, din ve peygamber konuları işlenmektedir. “Peygamber” başlıklı bölümde peygamberlerin din ile ilgili görevleri, Hz. Muhammed’in örneklik misyonu ele alınmaktadır. Peygamberimizin takvası, adaleti, hilmi ve merhameti gibi ahlâkî özelliklerinin işlendiği kitap, sade bir dille ele alınmış küçük hacimli bir eserdir.
FIKIH (BİR SORU-BİR CEVAP)
Oruçlu iken kan vermek ve vücuda kan almak orucu bozar mı?
Ramazan’da oruçlu iken kan verenin orucu bozulmaz (İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 50-52). Vücuda kan almak ise, beslenme, gıda alma kapsamına girdiği için orucu bozar.
Ramazan’da oruçlu iken gündüzü uyuyarak geçirmenin oruca zararı var mıdır?
Orucun sahih/geçerli olması için, “oruç tutmaya niyet etmiş ve orucu bozacak şeylerden kaçınmış olmak” şarttır. Gündüzleri az veya çok uyumak, orucun sıhhatine zarar vermez. Bununla birlikte orucun vereceği sıkıntılardan uzak olmak ve onları hissetmemek kastıyla, gerekli olmadığı halde Ramazan günlerinde uzun süreli uyumanın, orucun hikmetiyle bağdaşmayacağı da unutulmamalıdır.
Din İşleri Yüksek Kurulu FETVALAR, DİB Yayınları, 2. Baskı, İzmir, Aralık-2018, s. 281, 297.
BİR AYET-BİR HADİS
“Onlar (takva sahipleri) bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever.” (Âl-i İmrân,3/134.)
“Allah’ım, yaşamayı benim için her türlü iyiliği artırma vesilesi yap. Ölümü de benim için her türlü kötülükten kurtuluş sebebi yap!” (Müslim, Zikir, 71.)
RAMAZAN SÖZLÜĞÜ
Teravih:
Sözlükte “rahatlatmak, dinlendirmek” anlamındaki tervîha kelimesinin çoğulu olan terâvîh ramazan ayına mahsus olmak üzere yatsı namazından sonra kılınan namazı ifade eder. Hadislerde “kıyâmü şehri ramazân” (ramazan ayının namazı) veya “ihyâü leyâlî ramazân” (ramazan gecelerinin ihyası) diye karşılaştığımız bu namaza dört rek‘atta bir dinlenme amacıyla biraz oturulduğundan teravih denmiştir. Ülkemizde bu namaz aralarında Hz. Peygamber’e salavat getirilmekte veya ilâhi okunmaktadır.
AFYONKARAHİSAR NAMAZ VAKİTLERİ
(İMSAKİYE)
30 MART 2023 PERŞEMBE
(08 RAMAZAN)
İMSAK GÜNEŞ ÖĞLE İKİNDİ AKŞAM YATSI
05.16 06.40 13.08 16.39 19.25 20.43