Tarihe önem
Geçtiğmiiz hafta Perşembe günü, Belediyemizin mükemmel bir restorasyonu ile halkımızın, turistlerimizin ziyaretine sunduğu, Afyonkarahisar Kültür ve Sanat Evi’nin açılışına katıldık.
Tarihi konak için mükemmel restore edilmiş tanımını kullandık. Nedeni? Konağın bizim hayatımızda özel bir yeri ve hatıraları olduğudur. Konağın eski halini çok iyi bildiğimiz içindir.
Öncelikle yazalım Başkan çoban’ı tarihi binalara, eserlere sahip çıktığı, alımı, restorasyonu için, her türlü fedakarlığı yaptığı, tarihi eserlerimize gün yüzüne çıkardığı için. Öncesi hizmete alınan konaklar, İmaret Medresesi, Bedesten, Taşhan ve benzerleri güzel örnekleri oluşturuyor, başarıları yansıtıyor.
Bizim konakla ilgili özel hatıralarımıza değinmek istiyoruz. Bir defa konak kayınvalideme aitti. İçinde hatıralarımız oldu. Önceliği 1961 yılı Temmuz ayında tam 56 yıl öncesi eşim Hacı Hanımı bu konaktan gelin aldık. O tarihlerde taş merdivenlerin önünde, o günün ilk yerli otomobili Ford Camsülle, gelin alma fotoğrafına bakarak, 56 yılın nasıl su gibi akıp gittiğini, o günden başlayan 2 kişilik ailemizin günümüzde nasıl 13 kişiye ulaştığı gözlerimizin önünden akıp giden aile fotoğraflarıyla, tüm canlılığıyla yeniden yaşadık o gün.
İkinci hatıra konak ve babamla ilgili. Yunan işgalinde 9-10 yaşlarında olan babamdan dinlediklerimiz. Sanat ve Kültür Evi olan konağın Yunan işgalinde 1/2’si karargah olarak kullanılıyor. O günde içimizde vatan hainleri var. Yunanlılarla işbirliği yapıyorlar.
Babamlar Konağın üst kısmındaki, bizim de doğup büyüdüğümüz Akmescit Mahallesindeki evimizde yaşıyorlar. İçimizdeki hainler, Yunan askerleriyle işbirliği içinde halkın bir kısım eşyalarına, gıdalarına el koyduruyorlar. Genelde ekonomik yapısı iyi ailelerin evlerini ihbar ediyorlar.
Babamların evleri de bunların içinde. Ailede tek erkek 9-10 yaşındaki babamı evi basıp her şeye el koydukları yetmemiş gibi, bir de babamı karargaha götürerek işkence ile falakaya yatırarak, döverek evde ziynet, altın vs. soruşturması yapıyorlar.
Dolayısıyla babam zavallı da o fasılda, bir kaç defa işkence görenlerin işlemine tabi tutulanlardan Babamı her defasında karargaha süngülü askerler ellerimizi arkada bağlayarak götürürlerdi. İşkence, dayak, söyletme sonucu yürüyerek gittiğimiz karargahtan, bizi bıraktıklarında ayaklarımız dayaktan şiştiği için, yürüyemez, apalıyarak ellirimizi yerde ayak gibi kullanarak acı ve ızdırap içinde evimize dönerdik diye o acı günleri anlatırdı.
Sözlerinin sonucu genelde “Yüce Rabbimiz bir daha milletimize o acı günleri, işgali, devletsizliği, bayraksızlığı göstermesin. Aman çocuklar vatanın, bayrağın, devletin, askerin kıymetini çok iyi bilin ve koruyun sözleriyle noktalardı. İçimizdeki o günün hainlerine Yunan Dönmeleri tanımını yapar acı ile anlatırlardı.
Bu konudaki çok ilginç tarihi bir ders olan hatıralarımızı, anlatmaya yerimiz kalmadı. Nasip olursa bir başka yazıda buluşmak üzere köşemizi noktalıyoruz.