Sert Pardon
Sosyal hayatı içine sindirerek bire-bir yaşayan kişi düşündükleriyle, uygulamanın çakıştığını gördüğü an, gerçeklerle bazen bire-bir yaşamanında üzüntüsünü birlikte yaşıyor.
Cadde, Bulvar, Sokak araç trafiği karmaşasına, insan trafik karmaşası yaşanan, kaldırımlarıda dahil etmek gerekiyor. Dar yürüyüş alanı halini alan merkezi yerlerdeki kaldırımlar, karışılıktan, sıkışılıktan, karmaşadan en çok nasibini alan yerleri oluşturuyor.
Hükümet önü, eski Adliye sarayı kaldırımını kullanarak, Belediye’ye doğru yürüyoruz. Veya yürümeye çalışıyoruz. Dolayısıylada kişiyi rahatsız eden görüntüleri, davranışlarıda istemiyerek olsa yaşıyoruzda.
Bir defa sesli konuşma adabı kalmamış. Adam öyle bir konuşuyorki! acaba bir olaymı var diye arkanıza bakmak lüzumu hissediyorsunuz. Kaldırım yürüyüşlerinde adab olan küçüğün büyüğe, kadının, kızın görgüsünde çevreye karşı göstermesi gereken hürmeti, saygıyı, sevgiyi, dikkate alanların sayısında azalmalar görüyoruz.
Sanki kaldırım şahsına ait özel bir yol onlar için. Tam Adliye önü kaldırım trafik sıkışlığında karşıdan koruma kıyafetli bir hanım kızımızın, kalabalığı sağ-sol dinlemeden yararak geldiğini görüyoruz. Belkide yaşınıza hürmet, bizi itekliyerek geçmez düşüncesindeyiz. Ne mümkün. Bodoslama geliyor üstümüze. Üzüntüyle karışılık çok sert pardon lafı çıkıyor ağzımızdan... Sonuca çok da üzülüyoruz.
Hemen özür dilemek istiyoruz. Kusura bakmayın ama birazda hak ettiniz ihtimal düşüncesiyle birlikde iradede tepkisi şaşkınlığı içinde kalıyoruz.
Dolayısıylada sanki başımızdan bir kazan su dökülmüş stresine mahkum ediyoruz kendimizi.
Yeni bir ders alıyoruz. Demekki bir kısım gençler tarafından yaş, baş dikkate alınmıyor artık. Gücü olan yolunu açıyor vede buluyor, düşünce karmaşasıyla olayın sınırından kurtulma haleti ruhuyeti içinde belediye binasına bozuk bir moralle ulaşıyoruz.
Hadi kadın egemen sözde medeni toplum tanımını dikkate alalım. Veya almak istiyelim. Ama öncesi güzellikleri, iyilikleri nasıl silip atabiliriz? Görmemezlikten geliriz? Hızla uzaklaşıldığından şikayetçi olduğumuz milli kültürün büyüğe saygı, küçüğe sevgi toplumsal değerleri nasıl koruyacağız?
Boşlukta duran düşünceleri, gönüle hoş geliyor, özgürce vs. diye hiçbir şey tanımla ahlaki kuralların yerine koyma şansımız hiç yoktur. Koyduğunuz anda değerlerin tamamını yitirmiş oluruz. Açık tanımla milli kültürün yerini popilist kültürü terk etmiş oluruz.
Cafetarya, internet, elektronik ortam, eğlence, günlük kuralsız bir hayat yaşama, kurallarda neymiş? benim özgürlüğüm, istediğim ortamı, şartları, hayatı, yaşama hak’kım var nidalarının da esiri oluyoruz aynı zamanda.
Ha... tutuculuk, muhafazakarlık vs. asıra uygun değildir. Teknolojik, ilmi gelişmeleri geri plana itme ithamına derseniz hiç bir hak tanınamaz. Onun insan ahlakı yapısını yok edici olduğu açık-net bellidir.
Hızla toplumu saran popilist kültür cereyanına maruz kalan, hayatını yaşadığı iddialı gençlerimize sesleniyoruz. Gençliğin asrın yeniliklerini, teknolojisini milli kültürlü birlikte yaşaması gerekiyor. Başarının mutluluğun tek yolu milli kültürden geçer. Höst ve özür başlığıyla geldiğimiz nokta bize göre acı ama gerçekli özetleme fırsatı tanıdı.