Bizden sonra
25-30 Ağustos Zafer kutlamalarını yaşadık. Bir dizi etkinliklere katıldık. Bir kısmını izledik. Sonrası hemen 4 günlük Kurban Bayramı devamını oluşturdu. Bizim için her ikisi de çok önemliydi. Birisi tarihi, bir diğeri dini büyük değeri olan özel, güzel bayramlarımızdı.
Kısa tanımla bizi biz yapan, milli - manevi değerlerin güç kaynağı olan önemli, ama çok önemli heyecanla yaşanması gereken zaman dilimleriydi. Bayramların resmi bölümleri saygı, sevgi ve ilgi görüyordu. Allah şahit gönülleri dolduruyordu. Konuyu detaylandırmayalım. Herkes kendi cephesinden değerlendirsin. Asıl konumuza dönelim.
Bakın buraya yazıyorum. Günümüzdeki nesiller sonrası, bayram kutlaması da neymiş! Tatil kaçırılır mı diyenler, bayram kutlama merasimi yerine, halk konserine büyük ilgi gösterenler, çılgın tezahüratlar yapanlar, coşanlar, taşanlar benzeri nesiller, arkasından gelen nesiller, bayramlar için ne diyecekler biliyor musunuz?
Buraya parantez içinde yazıyoruz; “Önceki dönemler büyüklerimiz, küçüklerimiz, herkes bayram adabı, kurallarına uyarlarmış. Dolayısıyla bayramda tatil değil, evde oturulurmuş. Bayram kutlamaları olurmuş, genç, ihtiyar herkes bayram kutlamalarına katılır, ziyaretler, hediyeleşmeler olur, el öpülür, dualar alınırmış diye bayramları masallaştıracaklar.
Nasıl yani? Konunun yanisi yok, gerçeği var. Çok yakın tarih 27 Ağustos Afyon’un kurtuluşunda yaşadığınız kutlama merasimine katılım ortada. Nasıl mı? Halkın, bilhassa gençlerin ilgisi üzülerek yazalım beklenenin, istenilenin çok altında. Bizim gençlik yıllarımızda bilhassa evler, her yer bayraklarla donatılır, çoluk, çocuk, aileler, esnaf, çiftçi bayrama coşkuyla katılır, meydanları doldurur, yer yurt bulunmazdı.
Örnek mi istiyorsunuz? Afyon’un Hükümet Meydanı merasimi katılımına, bir de aynı gün akşam isminin önünde ünlü yazan Atiye isimli sanatçının katıldığı halk konserine bakalım. Dolup taşıyor. Yer-yurt yok. Can hıraş, coşku, alkış, tezahürat derseniz haberlerde görülüyor, yerle-göğe sığmıyor.
Bir tarafta saygı, sevgi, anlamlı merasim var, yeterli ilgi yok. Diğer tarafta müzik, sözde eğlence, kontrolsüz coşku var, olağanüstü ilgi var. Buyurun! değerlendirelim lütfen...
Dikkat! Bayramlarla ilgili tehlikeli değer değişiklikleri yaşanıyor. Bir tarafta oynak değer yargıları, maddenin hakim olduğu bir ego, ben var. Diğer tarafta gerileyen toplumsal manevi değerler kaybı açık ve seçik görülüyor. Örnekleri çoğaltabiliriz. Pek iç açıcı olmadığı için kenara koyalım.
Sonuça gelelim. Tekrar yazalım bir kaç nesil sonra saygı sevgi ilgi dolu olması gereken bayramlar, kutlamalar İngilizler’de, Fransızlar’da olduğu gibi Aristokratik yapıda resmi sıradan merasimlere dönüşecek. İşte o kadar. Milli-manevi değer zenginlik kaynağı olan bayram kutlamaları inanın masal gibi konuşulacak.
Başa dönersek şimdi uyarı sohbeti olan eski bayram hatırlatmaları, yeni nesiller sonrası, belki biz görmeyiz sonrası nesiller görür. Tekrar yazalım bayramlar masal olacağa benziyor. Nedeni, niçini maddi alan gelişiyor, manevi alan hızla daralıyor.
Eğitimde, evde, işyerinde sosyal hayatta milli manevi değerleri ön planda tutmamız, daraltıcı gelişmeleri kontrol altına almamız, madde ile mana dengelerini ön plana almamız gerekiyor. Gerçekleri görmemezlikten gelemeyiz.