Sabretmek-Sabredebilmek
Her insan yaşamakta olduğu dünyada bela ve musibetlerle karşılaşacaktır. İnsanlar bunların az veya çok kendi nefislerinde hissedeceklerdir, Kur'an ayetlerinde hitap Müminler olduğuna göre, onlarda bu bela ve musibetlerden hisselerine düşeni tadacaktır. Bunlardan biri, korkudur. Bir musibet gelmeden önce onun geleceği endişesinin sebep olduğu ruh halidir. Hep demez'miyiz? “Ne olacak bizim halimiz bizden geçti. Sonrakilerin hali perişan” diye, Savaş korkusu, sel fırtına deprem heyelan, açlık korkusu v.s. Müminler için ayrım yoktur. Felaket gelince, herkese gelir. İşte Allah, insanın felaket karşısında ne derece de sabredeceklerini ve inançlarını ölçmek için herkesi bir tutmuştur.
“Sizi herhalde, biraz korkuyla, açlıkla mal can ve ürünlerden yana eksiltmekle,deneriz. Öyleyse sabredenleri müjdele” buyruluyor. (Bakara su.55.a.) Aynı surenin 156. ayetinde ise “Sabredenlerin kendilerine bir uğursuzluk geldiği zaman “İnna lillahi, ve inna ileyhi raciun” diyecekleri buyruluyor. Allah'tan geldik. Ölümle yok olmayıp, yine Allah'a döneceğiz, varlığımız Allah'ın varlığına bağlıdır deniliyor. Nahl suresinde; ilk olarak Allah yolunda hikmet (Akıl basiret ilim sağlam dini olgunlaştırıcı bilgi) ve güzel öğütle en güzel şekilde davet etme emri yer almaktadır. (126.a.) Kur'andan aldığımız bilgiye göre; sabır kulun Allah ile kurduğu şuurlu fikir ve duygu ilişkisidir.
Münafık ortak koşan ve kitap ehli (Hristiyan, Yahudi) Müminlerin başarısını istemezler. Müminlerin başına gelecek sıkıntı ve kötülüklere sevinirler. Onların bu tutumlarına sabreden kötülüğe, kötülükle karşılık vermeyen Müminlere zararı olmayacaktır. (A'li İmran su.120 a.)
“İşte Müminler sabr'etmelerine karşılık cennetin en yüksek makamlarıyla değerlendirilecektir.(Furkan suresi)
Hadisler; Sabrı olmayanın imanı da yoktur. Sabır ışıktır. Kişiyi yanlıştan korur. buyruluyor.