DİNE PSİKOLOJİK BİR BAKIŞ
Merhabalar! Bugün sizlerle din üzerine biraz konuşalım mı? Bu yazı içerisinde kendi görüşlerimden ziyade psikoloji dünyasının dine nasıl baktığı üzerine değineceğim. Din pek çok insanın hayatını etkileyen bir inanç sistemi olarak psikolojinin de incelediği bir alan olmuştur. Ancak psikoloji yapısı gereği dini “doğruluğu veya yanlışlığı” üzerinden değil “yararı veya zararı” üzerinden incelemiştir.
Öncelikle psikoloji dünyasına yön veren ünlü psikiyatristlerin görüşlerine bakalım isterseniz.
Carl Gustav Jung: Psikoloji dünyasında en çok eser veren psikiyatristlerden biridir. Kendisi din üzerine yazdığı çalışmalarda derinlemesine incelemeler yapmıştır. Dini bireylerin psikolojik bütünlüğünü destekleyen bir sistem olarak değerlendirmiştir. Dini ritüellerin bireyin kendi çatışmalarını anlamalarına yarayabilecek bir araç olduğunu belirtmiştir. Yani dinin insan hayatına olumlu etkileri olduğunu ve kişilerin kendilerini gerçekleştirme yolculuğuna katkı sağladığını savunmuştur.
Sigmund Freud: Freud dine daha eleştirel bir şekilde yaklaşmıştır. Dinin bilinçdışında yatan korkuların ve arzuların bir yansıması olduğunu anlatmıştır. Dinin “kolektif bir nevroz” olduğunu ve kişilerin korkularıyla başa çıkabilmek için sığındığı bir savunma mekanizması olduğunu söylemiştir.
Viktor Frankl: Frankl’a göre yaşamın anlamını aramak insanlar için temel bir ihtiyaçtır. Din ise kişilerin yaşamının anlamını bulmalarına yarayacak bir araç olarak kullanılabilir. Bu sebeple dinin insanların hayatta kalmaya dair iradelerini ve umutlarını korumaya yarayan bir sistem olduğunu düşünmüştür.
Harold G. Koeing: Koeing yukarıdaki isimlerden farklı olarak hala hayatta olan çağdaş bir psikiyatristtir. Dinin sağladığı umut ve topluluk duygusunun kişiler için iyileştirici olduğunu düşünmektedir.
Psikoloji açısından bakıldığında, dinin bireylerin zihinsel sağlıkları ve davranışları üzerinde çok yönlü etkileri vardır. Öncelikle, dinin sunduğu inanç ve ritüeller, bireylerin belirsizlikle başa çıkmasına yardımcı olur. Hayatın anlamını sorgulayan kişiler, din aracılığıyla bir çerçeve bulabilir ve varoluşsal kaygılarını azaltabilir. Ölüm korkusu gibi varoluşsal kaygılar, öteki dünya inancıyla hafifletilebilir. Din, aynı zamanda bir aidiyet duygusu yaratır. İnsanlar, dini topluluklar sayesinde yalnızlık hissini azaltır ve güçlü sosyal bağlar kurar.
Ancak dinin psikolojik etkileri her zaman olumlu değildir. Katı dini kurallar veya suçluluk duygusu, bazı insanlarda anksiyete ve depresyon gibi sorunlara yol açabilir. Kişinin dinin kurallarına uyum sağlayamadığı o anlarda: Günaha mı girdim? Cehenneme mi gideceğim? Gibi sorular sorması olumsuz etkileyebilmektedir. Ayrıca dini inanç farklılıkları; kişiler arası çatışmalara ve toplumsal ayrışmalara neden olmaktadır. Belki dini de tıpkı sahip olduğumuz diğer özel yaşantılar gibi özel bir yerde tutabilirsek bu ayrışmayı önleyebiliriz.
SEDA İŞİSAĞ
UZM. PSİKOLOJİK DANIŞMAN
Yorumlar
Kalan Karakter: