İLİŞKİLERDE GÖRÜNMEYEN BAĞLAR: ÜÇGENLER
Günlük hayatın akışında, çoğu zaman hissettiğimiz ama adını koyamadığımız bir gerilimle karşılaşırız. İki kişi arasında yaşanan bir çatışmaya üçüncü bir kişi dahil olur ve denge bir anda değişir. İşte tam da burada aile terapilerinde kullanılan önemli kavramlardan biri devreye girer: Üçgenler.
Üçgenler, iki kişi arasındaki duygusal gerilimi azaltmak amacıyla üçüncü bir kişiyi ilişkiye dahil etme eğilimidir. Bazen bu süreç doğal ve fark edilmeden işler. Anne-babası tartışan bir çocuğun bir anda taraf seçmeye zorlanması, ya da iş yerinde iki arkadaş arasındaki sorunların dolaylı yollarla başka birine taşınması gibi. Peki, üçüncü kişi olmak çözüm getirir mi, yoksa çatışmaları derinleştirir mi?
Kısa vadede üçgenler duygusal bir rahatlama sağlar. Sorumluluk bölüşülür, gerginlik hafifler. Ancak uzun vadede, doğrudan ilişki içinde çözülmesi gereken problemler ötelenir ve yüzleşilmeden büyür. Başlangıçta iki kişilik olan sorun, zamanla daha fazla kişiyi içine alan karmaşık bir yapıya dönüşebilir. İşte bu yüzden, şu soruları kendimize sormamız önemlidir:
"Bu duygusal yük gerçekten bana mı ait?"
"Başkasının çözmesi gereken bir problemi taşıyor muyum?"
Üçgenler, duygusal sistemlerin bir tür savunma mekanizmasıdır. Ancak çözüm; bir adım geri çekilerek, olaylara tarafsız bir gözle bakabilmekten ve ilişki içindeki kendi sınırlarımızı çizebilmekten geçer. Bazen en sağlıklı adım, kimsenin tarafını tutmadan, sadece dinleyerek ve anlayarak var olabilmektir.
İlişkilerde gerçek iyileşme, ancak her bireyin kendi sorumluluğunu üstlenmesiyle mümkün olur. Ve en çok da; duygusal sistemlerin bizi içine çektiği sessiz üçgenleri fark edebildiğimizde gerçek iyileşmeler meydana gelir.
Seda İşisağ
Uzman Psikolojik Danışman
Yorumlar
Kalan Karakter: