Hiç şüphesiz ki akıl ve fikir vücudumuzun efendisidir. İnsan için iki yol vardır elbette. Birisi yamru yumru, eğri büğrü, bir diğeri de dosdoğru yol. Kişi kendi cüz’i iradesini eğri büğrü, yamru yumru yolda yürümede kullanırsa hiç şüphesiz ki Cenab-ı Allah onu o yolda ilerletir. Bir an da olsa tefekküre dalmazsa, bu dünyaya kafasını yormaya çalışmazsa onu bu yolda hiçbir kimse alıkoyamaz. O ölünceye kadar o yolda ilerlemeye devam eder ve yevmi kıymette de cehennemin yolunu tutar. Bir diğer yolda dosdoğru ve temiz yolda ilerlemeye kendi cüz’i iradesiyle yürümeye ve yol almaya devam ederse, Allah’ın vermiş olduğu nimetlere hamdederse, birilerine yardım ederse, olabildiğince cömertliğe soyunursa, her bir insanı kusuruyla sevebilirse, her ne sebeple olursa olsan düşmüşleri kaldırmaya çalışırsa, yetimlerin ve öksüzlerin hamisi olmaya çalışırsa, her önüne gelene selam vermeyi ihmal etmezse, sofrasında misafiri eksik etmemeye çaba gösterirse, sılayı rahim yaparsa, beş vakit namazını cemaatle eda yolunu seçerse, gecenin üçte ikisi geçtikten sonra o sıcak yatağını terk edip teheccüd namazı kılarsa, kazancının belirli bir bölümünü sürekli olarak dağıtma gayreti gösterirse Cenab-ı Allah da onu o yolda ilerletir ve o kişi Allah’ın izni ve keremiyle yevmi kıyamette sorgusuz sualsiz cennetin yolunu tutacaktır Allah’ın izni ve keremiyle.
Ey bu yalan dünyaya gelmiş olan Allah’ın sevgili kulu insan, senin çok güzel ve kullanışlı bir vücudun var. Ellerin, ayakların ve diğer bütün azaların Yüce Allah tarafından eksiksiz bir şekilde yaratılmıştır. Özgürce düşünebiliyor aklın ve fikrinle yaşamaya çalışıyorsun. Seni yaratan Allah seni eşrefi mahlûk olarak yani mahlûkların en şereflisi olarak yaratarak bütün nebatat ve hayvanatı da senin emrine vermiş bulunmaktadır. Niye hala cahillik çukuru içinde debelenmeye devam ediyorsun. Titreyerek bir kendine gelmeye bak. Seni yaratan Yüce Allah’ı tanı, O’nun emir ve yasaklarına uymaya bak. Unutma ki bu dünya bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Ebedi âlem öbür taraftadır.
İnsanın her iki cihanda mutlu ve mesut olabilmesi kendi elindedir. Kendini bilen kişi kendi elinde olanla yetinmeye bakar, elin elinde olana haset etmez. Her bir insanı kusuruyla sevabıyla günahıyla sevmeye bakar. Yatmadan önce kendini hesaba çekmesini bilir. Sahip olamadığı şeyler için üzülmez. Meyvesi bol olan ağacın dallarının yerlere eğildiği gibi alçak gönüllü, mütevazı olurlar. Hiçbir kimsenin gizili ve saksıyla ilgilenmez, hiçbir kimsenin gıybetini yaparak müflis konumuna düşmez. Sürekli olarak okumaya yönelir. Öğrendiğiyle amel etmenin yollarına bakar. Her şeyin bir yolunun olduğunu bilerek Cenneti kazanmanın ve cennete girmenin yolunun da ilim olduğunun bilinci içindedir. İlmin, bilginin, sevginin ve muhabbetin diğer insanlar paylaşıldıkça daha da verimli olduğunun bilinci içindedir. Paylaşmayı sever. Birisine yardım ettiğinde Allah’ın rızasını kazanma yolunda olduğunu bilir.
Düşünen, okuyan, yazan, çizen ve başkalına faydalı olmaya bakan insan farklı görüş ve düşüncelere sahip olur, aklını hep pozitif alanlarda kullanmaya bakar. Böyle odlunca bencillik duygusundan arınır, cimrilik hastalığından kısa süre içinde kurtulur. Kendini bilen kişi Âlimlerin gökteki güneş gibi olduğunun farkına vararak onların yazmış oldukları kitapları okuyarak eksikliklerini gidermeye çalışır. Durmadan okur, anlar, öğrenir ve öğrendiğiyle amel etmeye bakar. Böylece ilimlerin en üstünün Allah’ı bilmeye ve tanımaya vesile olduğunun farkına varır.
Günün Hadis-i Şerifi:
“Tatlı söz söylerseniz, yemek yedirirseniz, her önünüze gelene selam verirseniz, sılayı rahim yaparsanız ve gecenin üçte ikisi geçtikten sonra kalkıp teheccüd namazı kılarsanız sizin cennete girmenize kefil olurum.” (Ebu Naym, Hilyet’ül Evliya)
Rabbim bu Hadis-i Şerif ‘te adı geçenleri yapmayı cümlemize nasip eyleyerek cennette birbirimize komşu olmayı nasip eylesin. Âmin.