Hayatımın 30 yılı siyasetçilerle birlikte seçim çalışmalarına katılmakla geçti.
Son 30 yılın aklınıza gelecek ne kadar genel başkan, başbakan, cumhurbaşkanı varsa hepsiyle dolaştım.
Bakanlarla, belediye ve milletvekili adayları ile dolaştım.
Manavgat’ta, Antalya’da, Burdur’da, Isparta’da ve elbette Afyonkarahisar’da.
Bazen öyle bir isim olur ki ne yapsanız olmaz.
Olmaz ama parti iyi bir sıraya koyduğu için, olmasa da oluyor.
Siyasetin cilvesi işte.
Başka bir yerden bakalım.
Bazen o kadar kaliteli isimler olur ki herkes tamam işte bu der.
Ama günümüz siyaseti halkın tamam işte bu dediğine partilerin karar vericileri listeye bile koymaz.
Yüzlerce örneği var.
Afyonkarahisar’da son örnek Aziz Aslan.
Siyasetin garip kriterleri var.
Daha doğrusu parti yöneticilerinin kendi koltuklarını korumak için hiç kimse kendinden daha öneli ve yetenekli birini istemez.
O gelirse benim yer sallanır diye.
Neyse çok uzun zamandır Afyonkarahisar’da herkesin tamam işte bu dediği bir aday yoktu.
Sadece kendi partisi tarafından değil, aynı zamanda rakip partilerinde saygı duyduğu bir adam.
Seçmenin tamda içimize sinen biri dediği biri olmamıştı.
İşte o kişi Dr. Mustafa Enis Arabacı.
Önceki gün Mustafa Enis Arabacı’nın seçim turuna çıktık.
Memleketi Şuhut’ta STK’ları ziyaret ettik.
Bazı başkanları tanıyoruz bu vesile ile bizde onlarla görüşme fırsatı buluyoruz.
İçlerinden birisi AK Partili.
Daha önce önemli görevler almış birisi.
İki çok önemli konudan bahsetti.
Birincisi Şuhut’un çok fazla yaylası var.
Buradaki insanlar yaylaya gidip küçük baş hayvan yetiştirir.
Ancak yolları çok kötü ve şartları iyi değil.
Eğer biz onların yollarını ve hayvancılık yapacakları şartları birazcık iyileştirsek, bu insanlar hem daha uzun yaylada kalacak, hem de daha fazla hayvan yetiştirecek diye konuşmuş.
Birisi demiş ki tamam da o kadar kaynağı nereden bulacağız?
Cevabını vermiş.
Bazı yerlere dere iyileştirme, ıslah çalışması diye dünyanın parası harcanıyor.
O paraları oraya değil de bu yollara kullansak yeter.
Çok doğru ve mantıklı bir çözüm.
Ama işe yaramamış.
O kendi işine baksın otursun oturduğu yerde demişler.
Diğer konu Cumhurbaşkanlığı sistemi üzerine.
Bu sistemde % 51 çok tehlikeli ve yanlış bir sistem diye parti içinde konuşunca yine kızmışlar.
Şimdi gördük ki koskoca AK Parti %0.05’lik partilere HÜDE Par gibi partilere mum olmak zorunda kalıyor.
Taviz üstüne taviz veriliyor.
HÜDE Par başkanı çıkıp Türk bayrağına karşı çıkıyor.
Mecliste yemin etme konusuna bakacağız diyerek daha şimdiden çıkacak krizlerin işaretini veriyor.
Cumhurbaşkanı imzaladığı bir genelgeyle HÜDE Par’ın cezaevindeki bazı adamlarını “yaş” gerekçesiyle salıveriyor.
Pes yani.
***** ***** *****
Şuhut’ta STK’ları ziyaret ettikten sonra köylere doğru yola çıktık.
Seçim otobüsünden halkı selamlayarak ilerliyoruz.
Şuhut’ta patates ekim zamanı.
Herkes tarlada, bu sene geçen yıla göre 2 kat patates ekimi yapılacakmış.
Çiftçi bir hayli heyecanlı.
Bazen otobüs duruyor Mustafa Enis Arabacı iniyor tarladaki, yol kenarındaki insanların yanına gidip elini sıkıyor, sarılıp öpüyor.
Siyaset sahnesine çıkalı 2 ay oldu ama 40 yıllık siyasetçileri cebinden çıkartacak gibi.
Bindik otobüslere ilerliyoruz yine bir köye girdik. ,
Önce köy kahvesinde kim varsa Mustafa Enis Arabacı bir el ense çekip sarılıyor.
Onlarda zaten karşılıksız bırakmıyor.
Vay doktorum hoş geldin diye sarılıyorlar.
İşin ilginç yanı, “Babanız Veli Arabacı geldi buralara, siz merak etmeyin buradan sorun çıkmaz siz gidin Afyon’da çalışın” diyorlar.
Veli Arabacı köyleri tek tek dolaşıp seçim çalışmasını zaten çoktan başlamış.
Baba Avukat Veli Arabacı Şuhut’un tüm köylerine dokunmuş.
Vallahi partilerin yerinde olsam bir sonraki seçimde Veli Arabacı’yı kaçırmam hemen adaylık teklifi yaparım.
Neyse biz konumuza dönelim.
Kahveden çıkıp yolda birkaç kişiyle selamlaştıktan sonra bir evin önünde patates kesen kadınlar var.
Kadınlar, “Gel bakalım Mustafa sen unuttun mu patates kestiğin günleri” diyerek yanlarına oturttular.
Mustafa Enis Arabacı takım elbiseli kravatlı olmasına rağmen yere serilen bir minderin üzerine oturup aldı eline bıçağı, “Hiç unutur muyum” diyerek patatesleri dörde bölmeye başladı.
Filizlenmiş patatesler dörde bölünerek tarlada ekilir hale getiriliyormuş.
Kadınlarla Mustafa Enis Arabacı arasında bir sohbet başladı.
“Bizimde besihanemiz ve patates tarlamız vardı.
Çok patates suladım, hayvanların altını temizledim.
Çok güzel günlerdi ama bir şeyi hiç sevmiyordum.
Samanların üzerine çıkıp onları sıkıştırmak için ben küçüğüm diye beni çıkartıyorlardı onu hiç sevmiyordum” demesi kadınların ve çevredekilerin gülüşmesine neden oldu.
Sonra Mustafa Enis Arabacı kalkarken kadınlardan birisi güne damgasını vuran bir slogan attı.
“Doktor sen hiç merak etme.
Bir oy Meral’e, bir oy Kemal’e Mustafa Enis Arabacı Meclise” dedi.
O anda hepimiz çok şaşırdık 40 yıllık siyasetçilerin bile aklına gelmeyen bir slogan köylü kadınlardan geldi.
Ne demişler akıl yaşta değil baştadır.
Akıllı olmak için diplomaya ihtiyaç yok.
Bu slogan çok tuttu.
Mustafa Enis Arabacı’nın keyfine keyif kattı.
Kadınlara teşekkür edip yoluna devam etti.
Gün boyunca patates kesen kadınların söyledikleri slogan konuşuldu.
Çok tutmuştu.
Bu slogan, daha önce gençlerin, “Oylar Hocaya” sloganından sonra yeni bir marka olacak bir sözdü.
Bir oy Meral’e bir oy Kemal’e Mustafa Enis Arabacı meclise.