Allah dünyayı bir sebepler ve neticeler dünyası olarak yaratmıştır. Resulullah efendimiz ’in şifaya kavuşmak için pek önemli tavsiyeleri vardır: “Kur’an müminler için şifadır. Kur’an okuyunuz! Kur’an ın emirlerini hayatınızda uygulayınız! ( isra suresi 82. ayette, “biz Kur’an’dan iman edenler için bir şifa ve rahmet kaynağı olan ayetleri indiriyoruz.) sadaka veriniz! (az sadaka çok bela defeder) hikmete müracaat ediniz! (Allah’ın biz insanlara verdiği hikmetlerden birisi de “ tıp ilmidir.” peygamber efendimiz hastalandığımızda tıp ilmine, yani tıp doktorlarına müracaat ediniz buyuruyor.) bütün tıp ilmine başvurduktan sonra şifayı Allah’ın vereceğini inanmak gerekir. Çünkü kadir-i mutlak olan Cenap-ı hak, bakara Suresi’nin 186. ayetinden şöyle buyuruyor: “ Ey habibim! Kulların beni senden soracak olursa, bilsinler ki ben pek yakınım. Beni dua ile davet edenin davetine icabet ederim. Öyleyse onlar da benim davetime icabet ve bana hakkıyla inanıp tasdik etsinler ki doğru yola yürüyerek selamete ve böylelikle olgunluğa, yüksekliğe ersinler”
Bir kimsenin dua etmesi Allah’tan bir şeyi istemesi gerekmektedir. İstenecek olan Allah hu Zülcelal ile isteyecek kul arasında bir münasebet vardır. İsteyecek olan halini ne kadar yumuşaklıkla arz eder, tevazu ile ona ihtiyacı olduğunu açık bir dille ifade ederse o kadar isteğine cevap verilir.
Yaratılmışın, yaratan karşısında en mübarek uzvu olan yüzünü yere sürmesi, (namazdaki secde) Allah huzurunda yalvarıp yakarmaktır. Günde 5 vakit kıldığımız namazda sadece, “İhtinassıratal müstakim (bizi doğru yola ilet)” niyazının yapılmasının hemen akabinde rükû ve secde ederek yüzümüzü yerlere sürüp tevazu ile ALLAH’TAN istiyoruz.
Namazda saygılı ve temiz bir kıyafetle bulunmak, çoraplarımızı sık sık yıkamak ve değiştirmek, ıslak ve yalın ayak ile camiye girmemek (çünkü namaz kılan cemaat secdeye vardığı zaman alnı secdeye dokunuyor) camiye sarımsak ve soğan yiyerek, sigara içerek gelmemek, gripli olan cemaatin grip mikroplarını başkalarına bulaştırmamak için hastalığı geçinceye kadar namazlarını evde kılmak, hapşırıp, öksürürken ağzını ve burnunu koluyla kapatıp başkalarına ağzındaki burnundaki tükürüğü saçmamak, sıçratmamak namazın edeplerindendir. Taha suresinin 11. ve 12. ayetlerinde Hz. Musa’ya vaki olan tecellide: “ pabuçlarını, nalınlarını, ayağındakilerini çıkart!” buyuruldu.
Bu rabbinin bir edep davetidir, hem de mutasavvıflara göre namazda dünya düşüncelerinin kalpten çıkarılması emridir.
Allah’a dua ve yakarış için bazı zaman ve mekânlar diğer zaman ve mekânlardan daha mübarektir. Cuma geceleri, seher vakitleri, kandil ve bayram geceleri, bayram günleri, ramazanlar, Cuma vakti her ayın ilk ve 15. geceleri bu zamanlar mübarek zamanlardır.
Kâbe ve avlusu Mescid-i nebevi Mescid-i Aksa bütün camiler mescitler bunlarda mübarek mekânlardır. Buralarda yapılan dualar cenabı hakkın icabetini daha fazlalaştırır. Ayrıca cemaatle dua etmek de o cemaatte bulunan bir muhterem kişinin hürmetine duaların kabulüne vesile olabilir.