İnsanın, taşımayı üstlendiği emanet, kendi özgür iradesiyle Allah’a kulluktur. Kulluk Allah’a ibadettir, Allah’ın emirlerini yerine getirmektir. Hz. Mevlana’ya göre ibadet Müslüman için çok önemlidir. Gökler, yer ve dağlar çok büyük işler görseler de insanın üstlendiği iradi kulluğu başarmaktan acizlerdir. İşte Allah’ın insana verdiği değer ve yücelik burada saklıdır.
Yüce Allah (CC) Ahzab; 33/72 ayetinde şöyle buyuruyor:
“ biz emaneti gökle, yerlere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim çok cahildir.” Hz. Mevlana; Allah’ın (CC) insanlardan beklediği kulluk görevlerini ihmal edenlerin zalim, cahil konumuna düşeceğini, insan vücudunu, duyu ve duyguların kulluk görevinden başka uğraşlarla meşgul etmenin paha biçilmez bir elmas kılıcı, kokmuş öküz etini kesmede; bir altın tencereyi şalgam pişirmede, mücevherlerle bezenmiş bir bıçağı, kırık bir su kabağını asmak için çivi yapmada kullanmaya benzetiyor. İnsan paha bilme değerdedir. Kendi değerini bilmeli bu dünya malına, makam ve mevki şatafatına aldanıp Allah katında değerimizi yitirmemeliyiz.
Maalesef, dünya malına, makam ve mevki şatafatına aldanarak Müslüman, Müslüman’ın kalbini kırıyor. Peygamber Efendimiz (s.a.v) hazretleri: “ Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir.” Buyurmuştur. Biz farkında olmadan bazı emperyalist sömürgeci güçlerde bizi birbirimize düşürerek ( birinci dünya savaşında olduğu gibi) ve ağızlarının salyalarını akıtarak BU CENNET VATANIMIZI bölüp parçalamaya çalışıyorlar.
Vatan ve istiklal marşımızın şairi Mehmet Akif ERSOY ( nur içinde yatsın) Çanakkale şiirin de emperyalist güçlerin vatanımıza saldırısını şu dizelerde anlatıyor.
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE
Şu boğaz harbi nedir? Var mı ki dünya da eşi? En keşif orduların yükleniyor dördü beşi tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya ne hayâsızca tehaşsüd ki ufuklar kapalı! Nerde- gösterdiği vahşetle “bu, bir Avrupalı” dedirir- yırtıcı his yoksulu, sırtlan kümesi varsa gelmiş açılıp mahbesi yahut kafesi!
Eski dünya, yenidünya, bütün akvam-ı beşer kaynıyor kum gibi, tufan gibi, mahşer mahşer! Yedi iklimi cihanın duruyor karşında. Ostralya’yla beraber bakıyorsun; kanada! Çehreler başka, lisanlar başka, deriler rengarenk; sade bir hadise var ortada; vahşetler denk; kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela hani tauna da züldür bu rezil istila, ah oh yirminci asır yok mu, o mahluk-u asil, ne kadar gözdesi mevcut ise hakkıyla sefil. Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına döktü karnındaki esrarı hayâsızcasına. Maske yırtılmasa hala bize affetti o yüz medeniyet denilen kahpe, hakikat, yüzsüz! Sonra melundaki tahribe muvekkel eshab. Öyle müthiş ki; eder her biri bir mülkü harab.
Öteden saikalar parçalıyor afakı beriden zelzeleler kaldırıyor a’makı bomba şimşekleri beyninden inip her siperi, sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin. Yerin altında cehennem gibi binlerce lağım atılan her lağımın yaktığı; yüzlerce adam ölüm indirmede gökler,ölü püskürmede yer,
O ne müthiş tipidir; savrulur enkazı beşer.
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak boşanır sırtlara, vadilere sağanak sağanak saçıyor zırha bürünmüş de o namert eller; yıldırım yaylımı tufanlar; alevden seller.
Veriyor yangını durmuş da açık sinelere, sürü halinde gezerken sayısız tayyare. Top tüfekten daha sık, gülle yağar mermiler kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından, alınır kala mı göğsündeki kat kat iman? Hangi kuvvet onu, hâşâ, kahrına ram?
Çünkü te’sis-i ilahi o metin istihkâm.
Allah (c.c.) Al-i İmran Suresi’nin 3/14. Ayetinde şöyle buyurmuştur:
“nefsani arzulara (makam ve mevkilere), kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe,salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı düşkünlük insanlara çekici kılındı. Bunlar dünya hayatının geçici menfaatleridir. Halbuki varılacak güzel yer, Allah’ın (c.c) katındadır.”
Ne mutlu Allah’a (c.c) karşı kulluk görevlerini yerine getirenlere…