Canın ışığı nasıl tene vuruyorsa Hakk’ın velisi olan abdalların ışığı da benim canıma vurmakta.
Beden cansız ne hale gelirse, canın canı olan o Hakk’ın velisi candan ayağını çekince ruhda o hale gelir. Bunu iyi bil!
Ben, bunun için kıyamet günü bu sözüme şahit olsun diye yere baş koyuyorum.
Yerlerin şiddetle sarsıldığı kıyamet gününde bu yeryüzü, insanların hallerine şahit olur.
Çünkü yeryüzü bildiklerini âşikar söyler; toprak ve taş dile gelir.
Filozof; kendi düşünce ve fikrince bunu inkâr eder, sen ona: “Yürü başını o duvara vur” deyiver.
Gönül ehlinin duyguları; suyun, toprağın, çamurun söyleyişini duyar.
Felsefeci, hannâne direğinin iniltisini inkâr eder; çünkü Hakk velilerinin duygularından haberi yoktur; onlara yabancıdır.
Der ki: “İnsanlarda sevda ve muhabbetin nûru birçok hayaller yaratıp onların düşünce ve kararlarına tesir eder”
Halbuki bu türlü düşünce, onun fesat ve fikrinin aksetmesidir. Bu inkâr hayali; ona fikrinden, inanışındaki bozukluktan gelmiştir.
Filozof; cini, şeytanı inkâr eder; fakat inkâr eder etmez cinin, şeytan’ın maskarası olmuştur.
Ey filozof, şeytanı görmedinse kendine bak! (Başını duvara vurup çürütmüşsün gömgök olmuş) şeytan çarpmamış kimsenin alnı böyle göğerir mi?
KONUNUN KISA AÇIKLAMASI
Vücut, hayatını nasıl candan alıyorsa canda hayattaki doğru ve iyi davranışlarını Peygamberlerden, kâmil insanlardan alıyor.
Bizler, Allah karşısındaki hiçliğimizi bütün varlığımızla hissederek Allah’a ibadet ederken alnımızı toprağa koyuyoruz ve bizim canımızda Kur’an-ı Kerim’in ve Hz.Peygamber (s.a.v)in nuru yandığına bu toprak şahit olsun diye... Allah, Kur’an-ı Kerim’in zilzâl suresinde şöyle buyuruyor: “Yer, dehşetle sarsıldığı, yeryüzü ağırlıklarını dışarıya çıkardığı ve insanın “Buna ne oluyor?” dediği zaman; işte o gün, Rabbi’nin ona vahiy etmesiyle (toprak, insanlara) kendi haberlerini anlatır!!! “Kim zerre kadar iyilik yapmışsa, onu görür; kim zerre kadar kötülük yapmışsa onu görür” buyurulur.
Asıl irfan odur ki insan oğlundaki vücut ölümü olmadan evvel kendi nefsini öldürmektir.
Felsefeci, ölmeden önce ölmeyi, kıyamet âlâmetlerine, taşların ağaçların dile geleceğine inanmaz. Kâinattaki canlı ve cansız varlıkların dilinden ancak gönül ehli olan Allah aşıkları anlar.
Allah aşıklarının gördüklerini duyduklarını başkalarının görüp duymaması, o kişilerin maddenin ve nefsin emrinde kör ve sağır olmalarındandır.
Felsefeci, “hannâne sütununun” iniltisini inkâr eder. Çünkü velilerin duygularından haberi yoktur, onlara yabancıdır. Hannane sütunu nedir?
Hz.Muhammed henüz minber yapılmadan önce hutbelerini okurken, mübarek vücudunu yasladığı hurma ağacı yani diğer adı ile hannâne sütunu, minber yapıldıktan sonra Peygamberimiz Hz.Muhammed artık vücudunu yasladığı hurma ağacına yaslanmaktan vazgeçip hutbelerini minberde okumaya başlayınca hannâne sütunu üzüntü içinde inlemeye başlamıştır. Diğer bir örnek:
Hz.Ali’in bir gün Hz.Muhammed (s.a.v)’e: “Yâ Resûlallah, Mekke’den sahraya çıktığım zaman tek bir taş ve ağaç görmedim ki bana selâm vermesin” söylemini inkârcı elbette anlamaz. Çünkü düşüncelerindeki imandan uzak vehimlerin, küfürlerin akisleri O’nu böyle şüphe ve zanlara düşürmektedir.
Hz.Mevlânâ
Mesnevi - 3273 - 3284. Beyitler.