Çelebi Hüsameddin, Hz. Mevlana Celâlettin’in Konya’da yetişen en önde gelen talebesi olup, O’nun halifesi ve vekilidir. Çelebi Hüsameddin’in babası çok zengindi. Babası vefat edince bütün malları Çelebi Hüsameddin’e kaldı. Bu kadar servete itibar etmeyip Hz. Mevlana’nın huzuruna geldi. Talebeliğe kabul buyurması için yalvardı. Kabul edilince bütün maddi ve manevi servetini canla başla bu hizmete sarf etti. Hz. Mevlana, Çelebi Hüsameddin’e hususi muamele eder onu pek ziyade severdi. Onu iyi geliştirmek için gayret gösterirdi. Ona olan teveccühleri talebesi Selahaddin Konevi’den sonra gelirdi. Selahaddin Konevi, Hz. Mevlana’dan önce vefat edince, Çelebi Hüsameddin en önde gelen talebesi oldu. Mesnevi yazılmadan önce talebelere, Feridüddin Attar Hazretlerinin “ Mantık- ut Tayr” , “ İlahi name” , “Esrarnâme” isimli “ Seyru’l İdad” isimli eserleri okuturdu. Çünkü Hz. Mevlana, Şeyh Attar’ı “ tasavvufun ruhu” senai’yi “ ruhun gözleri” olarak tarif edip yüceltmiştir.
Çelebi Hüsameddin bir gün hocasına şöyle dedi: “ Pek muhterem efendim Mücevherlerden daha kıymetli sözlerle cümlemizi irsad edip yetiştiriyorsunuz. Buna rağmen kardeşlerimizde, önceki büyüklerimizin hazırladığı eserleri okumakla yetiniyoruz. Acaba zat-i alinizin hazırlayacağı eserleri olsa, inci dolu sözleriniz hepimize bir hatıra olarak kalsa uygun olur mu diye içimizden geçirmekteyiz. Öyle ki hem bu okuduğumuz eserlerde bulunan konular, hem evliyaların hallerini, hem de şems-i Tebrizi ,Hazretleri ile aranızda geçen gizli sırları için alsa diye düşünürüz. Bu sözlerden Hz. Mevlana son derece memnun olup; “ Ey gözümün nuru Hüsameddin! Bu isteğiniz daha sizin kalbinize gelmeden önce, gayb aleminden kalbime ilham edildi. İçinde manevi mücevherlerin bulunduğu, ibadetlerin ihlas ile yapılmasında ziyade zevk ve muhabbet veren bir eserin yazılmasını arzu ettim. Eğer sen yazarsan ben söylerim ve istediğin gibi öyle bir eser çıkar.” Buyurarak, sarığının kıvrımları arasında bulunan yazılı bir kağıdı Çelebi Hüsameddin’e verdi. Bu kağıttaki yazılar “ Mesnevi-i Şerif’in on sekiz beyiti idi.
Hz. Mevlana tarafından bizzat yazılmış ve basının üstünde taşınmış olduğu için, herkes tarafından baş üzere taşınması gereken ilk on sekiz beyt.
İlk on sekiz beyitin ilk iki beyiti :
“Dinle neyi nasıl anlatıyor. Ayrılıklardan şikayet ediyor.”
Son iki beyti ise
“Ham olan, olgun olanın halini nasıl bilir? Bunun için sözü kısa kesmelidir vesselam” diye bitiriyor.
Hz. Mevlana Camide, Medresede, Handa, Hamamda, Düğünde, Dernekte, Sarayda, Kulübede, hanede, Viranede, sokakta, Bahçede söyledi söyledi… Çelebi Hüsameddin de yazdı yazdı…
Hz. Mevlana ; Çelebi Hüsameddin hakkında Mesnevi’nin ön sözünde şöyle söyler: mesnevi-i bir istek, bir arzu üzerine yazdım ki. O talebin sahibi, cesedimdeki ruhum gibi olan, efendim, güvendiğim bu günde, gelecekte de manevi gıdam ariflerin kendisine uyduğu hidayete ve yakinen ermişlerin rehberi kalp ve akıl sahiplerinin güvenci, acizlerin imdadına koşucudur. Yaratılmışlar için de Allah’ın emaneti ve en saf temiz olanı, Allah’ın Peygamberlerine tavsiye ettiği kıymeti gizli yüksek kişilerden o Hüsamül hakkı ve’ddin ( hakkın ve dinin yüksek kılıcı ), arş hazinelerinin anahtarı, yer defterlerinin sahibi ve koruyucusu, faziletler, erdemler sahibi Hasan oğlu Muhammed oğlu hasandır ki “ Ahi Türkoğlu” diye tanınır. O, bu vaktin Bayezid-i Bestami’si zamanın Cüneyt-i Bağdadisidir” Çelebi Hüsameddin, Hz. Mevlana’nın vefatından sonra halife vekil oldu. 1284 (H. 683) senesi Kasım ayının üçüne rastlayan Cuma günü hakkın rahmetine kavuştu. Ruhu şad olsun İnşallah.
Arada 83 yıl geçmesine rağmen bu denli özlenen, hatırlanan milleti tarafından sevilen bir lider dünyada var mıdır acaba? Atam, Özlemle, rahmetle, minnetle, sevgiyle, anıyoruz. Türk Milletinin kalbinde yaşıyorsun. Her zaman da yaşayacaksın İnşallah. Ruhun şad olsun
Hayırlı Cumalar Dilerim.