Bedevi Kadınının Kocasına Rızık İsteme Yolunu Göstermesi, Onun da Kabul Etmesi
Kadın dedi ki: “Bir güneş doğmuş, bütün alem ondan aydınlanmıştır. Bu güneş Allah’ın vekili, Allah’ın halifesidir. Bağdat şehri, onun yüzünden bahar gibidir.
O, padişah’a ulaşırsan Padişah olursun. Ne zamana kadar türlü talihsizlerin peşinde koşacaksın.
İkbal sahiplerinin dostluğu kimya gibidir. Onların nazarına benzer kimya nerede?
Hz.Ahmed’in (Hz.Muhammed) gözü Ebubekir’e değince o bir tasdik yüzünden “Sıddiyk” olmuştur”
Kocası: “Ben padişah huzuruna nasıl kabul olunurum; bir bahanesiz onun yanına nasıl giderim?
Bana bir sebep, bir vesile gerek. Hiçbir sanat aletsiz olur mu?
Leylâ’nın küçük bir hastalığını duyan Mecnun gibi ki
“Eyvah, dedi; bahanesiz nasıl giderim? Gitmezsem hatırını sormassam ne hale gelirim?
Keşke hazik bir hekim olaydım... O vakit Leylâ’ya koşa koşa giderdim. Allah (Resulullah’a) dedi ki: “Gelin de” Ta ki (bu emir, davete icabet etmekteki tereddüt ve) utancımızı yenmeğe vesile ve sebep ola. (Al- İmran: 64: En’am: 151)
Yarasaların, gözleri ve kabiliyetleri olsa idi gündüzün uçup gezerler, dönüp dolaşırlardı” dedi.
Kadın dedi ki: “Kerem sahibi padişah, meydanda göründüğü zaman imkânsızlık imkânın ta kendisi olur.
Zira, alet (imkânlar araştırmak) (benlik) davasına düşmektir; asıl marifet aletsizliktedir, tevazudadır.
Kocası: “Vesilesizliğe ulaşmadan nasıl vesilesiz alışveriş edeyim?
Müflisliğime (borçlarını ödemekten aciz duruma düşmüş kimse) de bir şahit gerek ki padişah halime acısın.
Sen bana dedikodu ve hileden başka bir şahit gösterde o padişah merhamete gelsin.
Zira dedikodu ve hileden ibaret olan şehadet, o hakimler hakiminin huzurunda hükümsüz ve itibarsızdır.
Müflisin şahidi doğruluk olmalıdır ki söze hacet kalmadan gönül nuru parlasin (halini arzetmeden hali anlaşılsın)”
KONUNUN KISA AÇIKLAMASI
Kadın kocasına dedi ki: “Dünya kâmil bir insanın feyzi nuruyla adınlandı kâinata böyle bir güneş doğdu. Bu güneş, yeryüzünde Rahman’ın bir vekilidir; bu güneş, Allah’ın rahman ve rahim oluşunun bir ifadesidir. Bağdat şehri bu güneşin feyziyle bir bahar mevsimine kavuştu.
Bilirsin ki Allah velilerinin yakınlığı kimya gibidir. Onlara yaklaşanların kalbi, onların ilâhi aşk ve muhabbet güneşine yaklaşmış olur.
O zamana kadar maddi ve nefsâni olan sıfatların esiri olmuş olan insan kalbi, gönlü öylesine zenginleşir ki artık dünyanın hiçbir servetine, hiçbir sultanına gönül vermez, o aşk şarabını içmiş ve ilâhi cennette kendinden geçmiş olur.
Hz.Muhammed (s.a.v) Ebû Bekir’e peygamberliğini haber verdiği zaman, Ebu Bekir en küçük tereddüt göstermeden “seni tasdik ediyorum” demiş ve bu yüzden “Sıddiyk” ünvanını almıştı.
Allah’ın elçisi Hazret-i Muhammet (s.a.v) bu hal karşısında Ebû Bekir’e sormuş: “Benden bir mucize bile görmeden, sözümün doğruluğuna nasıl inandın” buyurmuştu: O zaman Ebû Bekir Hz.Muhammed (s.a.v)’in güzel yüzüne baktı ve –“Bu yüz yalan söylemez” dedi.
Demek ki Hz.Muhammed (s.a.v)’in o iksir olan bakışları Ebû Bekir’e değince ruhunda ilâhi aşk coşmuş Hz.Muhammed (s.a.v)’e bütün gönlüyle vurulmuş ondaki Allah elçiliğinin gerçekliğini ve büyüklüğünü tâ içinde duymuştu.”
Arab bedevisi karısına: “Ben böyle bir şahın huzuruna nasıl çıkabilirim? O benim gibi bir fakiri kabul etse bile ben onunla nasıl bir araya gelebilirim? Elimde ne bir san’at ne bir hediyem var”
Kadın kocasına: “Allah’ın, kendisine yaklaşmak isteyen kullarına rahmette bulunması için vesileye ihtiyaç yoktur. Allah’a yaklaşma yolunda vasıta ve sebep aramak hem hata hem günahtır. O yüce Allah senden gönül sağlığı ve ruh temizliğinden başka bir şey istemiyor. Allah yolunda varlık ve hediye aramak yanlıştır. Çünkü Allah yolunda yok olmak ve tevazu doğrudur”
Hz.MEVLÂNÂ
MESNEVİ – 2703 – 2719. Beyitler.
Yorumlar
Kalan Karakter: