Olayları gerçek mecrasından çıkarıp algı operasyonlarıyla bambaşka bir yöne çekmenin egemen olduğu bir dünyada gidiyoruz gündüz gece. Dinler Tarihi, İnsanlık Tarihi, İslam Tarihi, Osmanlı ve Cumhuriyet Tarihimiz de dezenformasyonların etkisine maruz kalmıştır.
Hak ve hakikat yolunu izleyenler, daima yanılmış, yanıltılmış kalabalık kitlelerin nazarlarını çekmiş, mücadele ruhu sürekli göz ardı edilmiş, mücadeleciler ya yok hükmünde sayılmış ya da azınlıklarıyla alay edilir olmuştur.
Algı operasyonlarıyla sağlanan bu negatif görüntüler allanıp pullanıp zafer naraları ve çığlıklarıyla pozitifmiş gibi takdim edilmiştir. Şişirilmiş koskoca bir balon gibi sahte olan bu cicili görüntülerin gerçekleri gizleyen maske olduğu ortaya çıktıkça dezenformasyoncular vites yükseltmişlerdir.
Örneğin Türkiye’nin sayılı ekonomistlerinden Mahfi Eğilmez Ekonomim.com gündemdeki yazısında özetle şunları kaydediyor;
“Geçenlerde Mehmet Demirkol futbol üzerine yorum yaparken Fenerbahçe’nin durumunu sürekli depresyon hali olarak tanımladı ve buna tıp biliminde “DİSTİMİ” denildiğini söyledi. Bu tespit yalnızca Fenerbahçe için değil Türk toplumu için de anlamlı göründüğü için çok ilgimi çekti… Üretkenliği azaltan, yaşamdan keyif almayı engelleyen ve kendini iyi hissetmeme durumu yaratan, depresyonun kronik olduğunu, bilahare bunun aşırı uyuma veya uyuyamama, kendine güvensizlik, konulara odaklanamama, karar verememe, umutsuzluk, çevreye ilgisizlik gibi sorunlar doğurduğu sıralanıyor.”
Tıp dilindeki DİSTİMİ’den de, ekonomideki bir türlü bitmeyen enflasyon ve krizlerden de çıkmak mümkün müdür? Elbette evet... Bilim, fen, teknik bunun için vardır. Bunlardan istifade yerine her şeyi ben bilirim yaklaşımı eksilere kapı aralar. Üzeri örtülen gerçeklerin bir gün ortaya çıkma huyu vardır. Türk toplumunu içine düştüğü bu distimiden yani rahatsızlıktan kurtarmanın yolu; sosyal, siyasal ve ekonomik reformları gerçekleştirecek, enflasyonu düşürerek işsizliği azaltacak, gelir dağılımını düzeltecek uygulamaları yapmaktan geçiyor. Ekonomik kriz 3-5 ay ya da 1-2 yıl sürer.20 yıldan fazlası külliyen yalanların ALGI’larla takdimi demektir. Uğraşılacak dezenformasyon budur.
Yakın dönem ALGI operasyonlarından birkaçını hatırlatmanın, uyuyanları uyarmaya vesile olabileceği temennisiyle kısaca sıralayalım…
- 1995’te yürürlüğe giren Gümrük Birliği, yaldızlı sözlerle toplumumuza anlatılırken bugünkü cari açığın başlıca sebebi, dar ve sabit gelirlilerin kâbusu, işsizliğin de pompası olmuştur. Bilge lider Aykut Edibali’ye Çiller’in verdiği güvenceler yerine getirilmemiş, içeriye güleç duruş arkasında BATI’ya bildiğinizi yapın denilmiştir. Sonuç vahimdir.
- Yine devlet aklı ile uyarılara rağmen Ergenekon – Balyoz davalarının KUMPAS olduğu, montaj deliller, gizli tanıklar adalete gölge düşürmüş, ADİL yargılamanın önüne geçilmiştir. Hukukun üstünlüğü rafa kaldırılmış, bugün de bundan vazgeçilmemiştir.
- Bir başka haklı uyarı da FETÖ konusundaki ALGI operasyonu ile gözden kaybedilmek istenmiştir. Devlet ve millet aklıyla ‘fethullah gülenin’ ABD’de belli güç odaklarının etkisi altında olduğu ifadesine “Alnı secdeye değenlerden mi rahatsızsınız? Siz kimsiniz? Kaç kişisiniz?” ALGI sorularıyla mesele sulandırılmış, asıl tehlike kamufle edilmiştir.
- TERÖRSÜZ TÜRKİYE açılımındaki ALGI operasyonu da hemen hemen şablon gibi aynı işliyor. Terörden arınmış, huzurlu bir geleceği, silahların sustuğu, gözyaşların dindiği, ne doğuda ne batıda hiçbir çocuğun çatışmasız ortamda büyümesini kim istemez? Teröristlerin taleplerini kabul ederek, şehitlerin emanetini hiçe sayarak, devletin otoritesini zayıflatarak BARIŞ inşa edilemez. BARIŞ, teslimiyetle değil, adaletle, toplumsal hafızayı koruyarak ve milletin değerlerine sahip çıkılarak sağlanır. Bu nedenle Terörsüz Türkiye açılımı gün geçtikçe terörist övücülüğüne, şehitlerin kemiklerini sızlatan uygulamalara sahne oluyor. Bu dezenformasyonla mücadele, gerçek bir MİLLET davasıdır.
Himmet KASAL
Yorumlar
Kalan Karakter: