HİÇBİR HAK SÖMÜREREK VE
PROVOKE EDEREK GELİŞMEZ
Sosyal medyada önce İfade özgürlüğü savunucusu kuruluşların çatı örgütü olan International Freedom of Exchange (IFEX), Ayşe öğretmen için düzenlediği kampanyada binlerce imza toplandığı daha sonra da Ayşe öğretmenin cezaevinde doğurduğu çocuğunun cezaevi şartlarının iyi olmadığı için her gün emzirilmesi için anneannesi tarafından cezaevine getirildiğini öğrendim.
Tüm haberler de verilirken “Bir televizyon kanalında çocuklar ölmesin dediği için tutuklanan” manşetleri ile veriliyordu.
Hangi dünyada çocuklar ölmesin diyen anne tutuklanır ki?
Ayşe öğretmen ne demişti de tutuklanmıştı?
Bu sefer bunun peşine düştüm. Ayşe Öğretmenin Beyaz Show programına katılarak söylediklerinin deşifresi aynen şöyle:
AYŞE ÖĞRETMEN: Bu ülkenin Doğu’sunda, Güneydoğu’sunda neler olup bittiğinin farkında mısınız? Çocuklar, anneler, insanlar öldürülüyor. Sanatçı olarak, insan olarak bir şekilde yaşananlara siz de sessiz kalmamalısınız ve bir şekilde dur demelisiniz.
Ayrıca bir şey daha söylemek istiyorum; ölen çocuklara sevinen zavallı insanlar var.Ben o insanlara, daha doğrusu biz bu insanlara hiçbir şey söyleyemiyorum “yazıklar olsun” demekten başka.
Bir şey daha söylemek istiyorum, kusura bakmayın. Ben öğretmenim. Öğrencilerini terk eden öğretmenlere seslenmek istiyorum. Bir daha oralara nasıl dönecekler? O güzel,masum tertemiz yürekli çocukların yüzüne, gözlerinin içine nasıl bakacaklar? Ben konuşamıyorum, gerçekten. Bu arada yaşananlar ekranlarda, medyada çok farklı aktarılıyor. Yani, gerçekten konuşamıyorum. Sessiz kalmayın. İnsan olarak biraz daha hassasiyetle yaklaşın. Görün, duyun artık. Bize el verin. Yazık…İnsanlar ölmesin, çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın. Söyleyeceklerim bu kadar. Çok teşekkür ediyorum.
BEYAZ: Ayşe hanım…Bi alkış alalım önce Ayşe hanıma…(stüdyo alkışlıyor)
AYŞE ÖĞRETMEN: Aslında çok şey söylemek istiyorum. Duygu yoğunluğundan dolayı hiçbir şey söyleyemiyorum. Siz de fark ediyorsunuz, sesim titriyor. Bomba seslerinden, kurşun seslerinden insanlar susuzlukla, açlıkla mücadele ediyor. Özellikle bebekler, çocuklar… Lütfen siz de duyarlı olun, sessiz kalmayın.Rica ediyorum…Lütfen.
BEYAZ: Ayşe hanım çok çok teşekkür ediyoruz.
AYŞE ÖĞRETMEN: Ben teşekkür ederim beni bağladığınız için. Bir nebze de olsa sesimizi buradan duyurabildiysek; ne mutlu bize…
BEYAZ: Çok iyi yaptınız. Çok teşekkür ediyoruz. Hassasiyetiniz için de …Elimizden geldiğince biz de duyurabileceğimiz yerlerde elimizden geleni yapmaya gayret ediyoruz. Emin olabilirsin. Ama bu söylediklerin bir kere daha bize ders oldu.Daha da fazla yapmaya gayret edeceğiz.Buradan oradaki herkese selam olsun.İnşallah en kısa zamanda bütün o söylediğiniz barış dilekleri bizim için de geçerli.Biz de diliyoruz.En kısa zamanda bütün bunlar çözülsün istiyoruz. Sağolun. Yüreğinize sağlık. Teşekkür ederiz…
Hiç şüphesiz 6 aylık bebeğin annesinden, teninden, ilgisinden, şefkatinden uzak kalması üzücü…
Hiç şüphesiz bir annenin torununu her gün cezaevine kızının emzirmesi için götürmesi çok yönlü üzücü…
Ama bu öğretmen annemiz sıradan insan değil ki, “öğretmen” … Ve belirli bir eğitimi ve bilinci almış bir anne…
Bu öğretmen konuşmasına yukarıda kalınlaştırarak ve altını çizdiğim “Ben konuşamıyorum, gerçekten. Bu arada yaşananlar ekranlarda, medyada çok farklı aktarılıyor. Yani, gerçekten konuşamıyorum. Sessiz kalmayı……………” cümlesinden sonra “Burada insanlar Türkü’yle Kürt’üyle ölüyor… Kim olduğu belli olan bazı dünya ülkeleri burada kaos çıkartarak kardeşi kardeşe kırdırıyor.. Provoke ediyor kardeşi kardeşe iç çatışmaya hazırlayıcı şekilde ötekileştiriyor… . Irak’ta bunu yaptılar… Yugoslavya’da bunu yaptılar… Libya’da, Mısır’da bunu yaptılar, kardeşe kardeşinin kanını döktürdüler… Biz Türkiye’de tüm halklar bütünlük içinde, huzur içinde, mutlu yaşamak istiyoruz. Bebekler ölmesin. Bebekler annesiz babasız kalmasın. Analarımızın yüreği yangın yerine dönmesin. “BİZE EL VERİN. YAZIK…” deseydi;
insanları ve ülkesini seven gerçek bir öğretmen, yüksek duygulu anne gibi, kardeşliğe çağıran bir ve tehlikeyi işaret eden bir yurttaş gibi konuşmuş olmaz mıydı?
O salonda daha çok almış olmaz mıydı?
Türkiye’de öğretmenler coğrafyasının bir kesiminde öğretmenlik yaparken endişe duyuyorsa, görev yerinden kaçıyorsa, bunun sebebi o coğrafyanın insanlarına değil, yaşamın huzursuzluğunadır, can güvenliğinin olmayışınadır…
Ve Ayşe Öğretmen bunu da söylerken demagoji yapıyor ve bu cümleleri öğretmenlik mesleği duygusallığında adeta “duygusal ajitasyon” çekiyor…
27 yıla sığacak kadar öğretmenliğim, kırk yıla sığacak kadar babalığım, kelimelerin nereye ait olduğunu bilecek kadar da siyasi bilgim var.
Benim ”öğretmenlik-babalık-siyaset” bilgi ve tecrübeme göre bu öğretmen anne; çocuklar üzerinden terörle mücadele eden devlet görevlilerine katil derken, 12 yaşındaki çocukları PKK militanı olarak yetiştirilmek üzere dağa kaldıran terör örgütüne örtülü bir şekilde hak vermekte olayın PKK tarafını görmezden gelip O’ndan hiç bahsetmemekle “ölümlere” yandaş olmaktadır.
”Öğretmenlik-Babalık-Siyaset” bilgim kadar olmasa da, az buçuk da olsa gazetecilik ve televizyonculuğum vardır.
Bu bayanın o programa çıkması, o sözleri söylemesi doğaçlama, spontane gelişen bir olay değildir.
Bilinçlidir, organizedir, teröre çanak tutmadır.
Programın sunucusu o annenin konuşmasının ardından bir alkış alalım diyeceğine;
- “Peki orada neden böyle bir kaos var? Orada huzuru bozan, nedir kimdir gibi en azından böyle ortadan bir soru sorabilirdi…
Ama sorma dı…
Çünkü o telefon spontane, doğaçlama değildi…
Bununla beraber IFEX’in Ayşe öğretmen için düzenlediği kampanyada binlerce imza da Ayşe öğretmen için değil, onu bu olayını kullanarak Türkiye aleyhine Türk-Kürt ayrışmasına/çatışmasına zemin için imza toplamadır.
Bir kesimin ifade özgürlüğü diğer bir kesimin ifade özgürlüğünü gaspeder şekilde yanlı ise o ifade özgürlüğün ifadesi değil, özgürlerin önünü tıkayan bir tıkaçtır.
İnsanlar bir gerçeği dile getirirken demokrasiyi, anneliği, dini, imanı, inançları, milliği, analığı, babalığı sömürmeden ifade ederse işte esas o zaman demokrasiye, anneliğe, dine, imana, milliliğe, analığa, babalığa hizmet etmiş olur.
Ve Türkiye, içerde ve dışarıda bu duruma düşmüşse/düşürülmüşse siyaset kurumu muhalefetiyle iktidarıyla olduğu kadar ‘basın’ olarak da kendine çeki düzen vermeli, ifade özürlüğünün gerçeği saklamak olmadığı vurgulanarak ihtiyaç olan demokrasi’yi kimsenin sömürü argümanı haline getirmesine fırsat vermeden geliştirmelidir.
Hiçbir hak sömürerek ve provoke ederek gelişmez aksine her zaman güdük kalır.
NOT: http://gazeteport.com/2016/ayse-ogretmen-ne-demisti-ne-diyorlar-12901/ yayınından konuşmayı dinleyebilir, kendi vicdanınızla karar verebilirsiniz.
Yorumlar
Kalan Karakter: