BİZ BUGÜNLERE NASIL GELDİK?
Nasılsanız öyle yönetilirsiniz…
Hadisi Şerif
Çok sevdiğim emekli bir arkadaşım yatırım olsun diye biriktirdiği dolarlarını milli hassasiyetle gidip bozduruyor.
Ve o anları elinde dolarla ülkeye giren akıllı telefonundan çekiyor, Amerikan sosyal medyası fesbukta “Siyasi Krizlerin EKONOMIK Sonuçları olur. Faturayi HALK oder. Krizlerde iki kesim olusur.
1-Vurgun Yiğenler...
2-Vurgun Vuranlar...
ELHAMDULILLAH biz gorevimizi (09/08/2018 Pesembe gunu) kimse hatirlatmadan yaptik.“ (Fesbuk’ta paylaştığı gibi aldım)
09/08/2018 tarihinde dolar …. Lira idi…
Bugün …. Lira.
Bu durumda kendi tabiriyle kimsenin hatırlatmasına gerek duymadan dolarını bozdurmakla ülkemiz için vurgun yapanlar safında değil vurgun yiyenler safında yerini almış oluyor.
Dövizci arkadaşıma işler nasıl diye soruyorum…
Çok şükür diyor…
İlk defa piyasa iş yapan birinden yüzü gülerek gözleri ışıldayarak şen şakrak bir sesle çok şükürü duyuyorum…
“Ala vere kuvvetli yani öyle mi?”diyorum…
“Hem de nasıl?” diyor…
Dövizci arkadaşım ekmeğinin icabı vurgun yiyenlerle vurgun yapanların safları arasında alnının akıyla vergisini ödeyerek esnaflık yapıyor.
Hemen yanındaki kuyumcu arkadaş buyur ediyor.
Oturuyoruz, o da işler iyi diyenlerden.
Düğün zamanı diyor, Maşallah çerez gibi gülücüklerle kârlısınız kârlısınız der gibi küçük altın satıyor, alanlar elleri titreye titreye altın alıyor…
Küçük altın 415 lira olmuş.
Offf! Ne biçim yükselmiş” diyorum, o da “Dolar yükseldi ya! Mecburen altın da yükseldi diyor…
Altının düşme ihtimalini yüksek gören faizi sevmeyen vatandaşlarımız tasarruf altınlarını bozduruyor, bugünlerde daha çok değer kazanıyor diye altınları bozdurduğu kuyumcunun yanındaki döviz bürosundan dolar alıyor…
Müteahhit arkadaşım panel alacak… Gidiyor, pazarlığı yapıyor…
Ertesi gün hem parasını vermek hem de malını almak istiyor.
Malını alıyor ama dolar artışından doğan farkını da veriyor…
Dolar yükseldi ya… Böylece ahi kültüründe yetişen iş adamı kardeşlerimiz alan razı veren razı dolar kültüründe alışverişlerini birbirlerini anlayarak tamamlıyorlar.
Bugünlerde demir peygamber pazarlığı imiş…
Müteahhit arkadaşım geçen hafta alsaydım şu kadar kârım olacaktı diyor…
Peygamber sünnetine geç kalıyor…
Dolar yükseldi ya…
Toptancı arkadaşım pazarlama elemanlarını topluyor.
Mal satmayı durdurun, sadece ziyaret edin, alacaklarımızı toplayın, diyor… Üç haftada bilmem ne kadar zararımız var diyor…
Oysa düne kadar göbeğini kaşıyordu, şimdi endişeli endişeli farkına varmadan başını kaşıyor…
Sosyal medyaya bakıyorum, yüz paylaşımın yüzde doksanı Dolarla ilgili…
Kimi olaylara doların yükselişinin ülkeyi bitirme operasyonu olarak bakıyor, kimi hükümetin beceriksizliği olarak görüyor…
Kimisi kalem kalem kamudaki gereksiz masrafları örnek vererek sıralıyor, öneri halindeki tasarruf tedbirleri ile kısılmasını sıralıyor…
Kimisi ise TÜRK MALI olmayan hiç birşeyi almayalım, kullanmayalaım, elimizde var ise satalım, yakalım yok edelim. Milli Ekonomiye ve Vatana sahip olalım. (sosyal medyada aynen yazdığı gibi aldım) …
Kimi de olayları tiye alan (mesela papazı sünnet edelim vs gibi) paylaşımlar yapıyor…
Kimisi tespit öneri merkezli paylaşımların altına şiirli yorumlar yapıyor…
Mesela: Manası olur mu ölüm aklımın.
İnanmışa zulmü ne ki zalimin.
Manayı reddeden sözde alimin.
Bir ilmine birde fennine tükür…. gibi.
Bunlar benim yaşadıklarım, gördüklerim, duyduklarım. Muhakkak sizler de bu tür diyalogları esnaf olan yakınlarınızdan duyuyorsunuzdur…
Kim ne söylerse söylesin dolar hayatımızı ambargo dönemlerinden daha çok etkilemiş durumda.
Doları olan olmayan herkes bilgi birikimini ve yurtseverliğini yaptığı yorumlarla ortaya koyuyor…
Bana göre tüm bunlar soruna geldiği son noktada karışmaktır, son noktada ses çıkarmaktır, son noktada duyurlılık hissi geliştirmeye çalışmaktır…
Bu milli, hamasi, vicdani ve hepsimin toplamında siyasi görünümlü yorumlar soruna çare olamadığında bundan sonraki yorum aşaması “Biz bu noktaya nasıl geldik” gerçeğinde olacaktır….
Söze her zaman gerçekle başlayıp gerçekle bitirmek en eftal olanıdır…
Ötesi laf olsun torba dolsun muhabbetidir.
Söze gerçekten baştan başlamayıp sondan başlayanlar bayat ekmeğin sofraya dökülen kırıntılarından “Ha yedirebilir miyiz?” başlığında çorba pişirmeye çalışanlar aşçı kırıntılarıdır…
Hadi, gerçeğe baştan başlayın ve aşama aşama son noktaya gelin, geldiğiniz noktada da kendinize sorun ve cevabı verin: Biz bugünlere nasıl geldik?
Yorumlar
Kalan Karakter: