Dayanışma halkların inceliğidir.
Nikaguaralı Şair Gioconda Belli
EKMEKLER ASKIDA
UMUTLAR LA BESTİA’DA
Gerek ev taşımaktan, gerekse daha başka yoğunluklarımdan dolayı neredeyse on onbeş gündür ne haberlere bakabiliyorum ne de ne de elime gazete, dergi, kitap alabiliyorum…
Hoş, artık basının çok çeşitli adlar altında iyice tek elde toplanmasından sonra rastgele atanmış kişilerin eli ile adeta dip dalgaların beyin yıkaması gibi yayın yapan haberlerin, haber programlarının ne gerçekle ne de yalan ile ilişkisi var. İnandırıldığında gerçekten daha umut verici olan yalanın şerefinin bile yerlerde süründüğü bir dönemde yaşıyoruz.
Araya internet Habercileri Derneği başkanı İsmail Ögeday’ın 24 Temmuz Basın Bayramı dolayısıyla tertip ettiği Akdağ Tabit Parkı gezisi girince yanyana geldiğimiz arkadaşların birinden MHP’nin bir Osmanlı kültürü olan çaylar askıda kültüründen esinlenerek “Askıdaki Ekmek” kampanyası başlattığını duydum.
Akdağ yorgunluğunu üzerimden atmaya çalıştığım günlerde bende gerçekten samimi bir sempatisi olan MHP’li dostum Uğur Yaşar Devrim’in Fesbuk’ta fırının kapısında askı görevi gören kapı koluna üç beş ekmek astığını görünce bu kampanyanın yaygınlaştırılmak istenmesi hoşuma gitti. Çünkü insanların sorunlarına karşı toplumsal reflekser göstermek insanlığın en doğal örgütlenmesidir.
Dünyanın birçok yerinde askıda çay… Askıda kahve… Askıda yemek… Askıda ekmek… Vs gibi yardım başlığı altında insanlar ellerindeki fazlalıkları, yaygınlaşan yoksulluğun, zorunlu göçlerin ve insan ayıplarının içlerinde yarattığı vicdani ağırlıklarında gelişen doğal refleksle tanısın tanımasın birileri ile paylaşmak istiyor…
Yıllar önce yeni emekli olduğumda Emekli Başçavuş Fehmi Komutanın hiç ayırım yapmadan bazı insanlardan ücret almadan çay vermesi dikkatimi çekmişti. Onun bu hareketinden etkilenerek kıraathanesinin yanındaki asmadan da esinlenerek oranın adını Asma Altı koymuştum.
Asma altında bir zamanlar gerçekten herkesin katıldığı ve konuşulanların saygı gördüğü, dinlenildiği, orda burada satışı yapılmadığı bir ortam kurmuştuk. Valisinden belediye başkanına, eski ve yeni vekillerine kadar herkes katılır güzel sohbetler yapılırdı.
Hatta kapattığım Denge Gazetesi’nde Fehmi komutana da Asma Altı adlı bir köşe ayırmış, Fehmi komutanı da köşe yazarı yapmıştık.
İşte Asma Altı’nın ilk filizlendiği günlerde komutanının ücretsiz çay vermesinden etkilenerek çaylar askıda kültürünü yazdığımda dostum Avukat Mustafa Özkal “Hocam bu yazdığını hiç duymamıştım, sen boş ver siyasi analizleri, insanlar gerçeklere hazır değil, çok kişiye batıyor, çok düşman kazanıyorsun, sen bu tür kültürel anekdotları yaz, daha güzel oluyor, sempatin artıyor” demişti.
Askıda çay… Askıda kahve… Askıda yemek… Askıda ekmek… Şimdi hemen her yerde rastlayabileceğiniz köşe başlarındaki giymediğiniz elbiseleri bıraktığınız konteynır kutuları…
Belediyenin ekmek satış kulübelerine bırakılan paralarla fakir fukaranın ve ağırlıklı olarak yoksul mültecilerin yararlandığı ekmek kulübeleri…
Bunlar gözümüzün önünde yıllardır var…
Birazda bu tür yardımlaşma reflekslerinin çoğalması keşke olmasaydı temennimizle birlikte dünden bugüne yoksulluğun, göçlerin, muhtaçlığın, insanı kendine yetmemesinin hiçbir zaman bitmeyeceğinin işareti de olarak kabul edilmeli…
Askıdaki ekmek, çay, kahve… Giyecek… Bunlar artık tehlikesiz ve kolay yardımlar… Ama bu tür yardımların almasının ve verilmesinin daha zor olanları da var… Mesela Las Patronas hareketi…
La Patrona küçücük bir Meksika kasabası… O küçücük kasabadan günde birçok kez kuzeye, ABD istikametine giden uzun yük treni geçiyor.
O umut trenin/trenlerin adı; La Bestia… Yani ‘Canavar’…
O canavar trene ABD’de yeni bir hayat peşine düşen kaçırılmayı, tecavüzü ve organ mafyası ile karşılaşmayı göze alan Orta Amerika ve Meksika’dan yüzlerce erkek, kadın ve çocuk bu trenlere biniyor.
1995 yılında Meksika’nın Guadalupe (La Patrona) kasabasından iki kız kardeş marketten aldıkları torbalarla önlerinden geçen trenin katarının bitmesini bekliyorlar.
Trendeki bazı insanlar ellerinde yiyecek poşetleri olan bu iki kardeşe ellerini uzatarak “biz açız” diye bağırıyorlar…
İki kız kardeş hiç tereddüt etmeden ellerindeki yiyecek poşetlerini trendeki bu umudun yolcusu insanlara fırlatıyorlar.
Bu iki kız kardeş günlerce bu insanlara poşetlerle temin edebildikleri yiyecekleri bu insanlara hep fırlatıyorlar…
Bu iki kardeşten Norma Romero Vazquez sonra bu hareketi çevreye yayarak daha çok ekmek daha çok süt toplamaya başlıyorlar ve bu canavar treninin umut yolcularına her gün 800 gıda paketi hazırlıyorlar ve dağıtıyorlar. .
Ve La Patrona kasabasında başlayan bu hareketin adı dünyaya kasabanın adından esinlenerek daha sonra dünyayı doyuran kadınlar anlamına gelen Las Patronas (Patronlar) hareketine dönüşüyor.
Tabii ki her iyi hareketin bir de önleyici kötü insanları vardır. Adı kirli işlere bulaşmış Meksika başkanı Enrique Pena Nieto, 2015 yılından sonra bu bölgede insan avı başlatıyor. Umut yolcularına günde dağıtılan 800 iaşe poşeti bugünlerde 100 pakete düşmüş.
Ama buna rağmen Norma Romero Vazquez ve arkadaşları hala bu trenlere yardım poşetleri dağıtmaya devam ediyor…
Dünya, askılardan ekmek alan ve canavar trenlere binen insan sayısını bitirmedikçe, yok etmedikçe iyi insanlar ve kötü insanlar birbiriyle hep mücadele edecektir.
Nikaguaralı Şair Gioconda Belli’nin dediği gibi “Dayanışma halkların inceliğidir”…
Yorumlar
Kalan Karakter: