Geçtiğimiz bayram Konya seyahatimiz sırasında uğramayı alışkanlık edindiğimiz Ladikli Ahmed Ağanın kabri şerif’ ini ziyaretimiz sırasında bir mezar taşı dikkatimi çekti. Mezar Halepli tüccar bir kardeşimize aitti, gelmiş, Ladik’te yaşamış ve vefat etmiş. 400 yıl Osmanlı hakimiyetinde olan bu topraklar çok değil 100 yıl önce bizim vilayetimizdi. Onlar bizdendi, şimdi ülkemize gelen misafirleri, kardeşlerimizi ancak sığ düşünceye sahip insanların problem ettiği aşikar.
Son günlerde artan mülteci antipatisi nedeniyle maalesef psikolojik ve programlı bir gündem oluşturuldu.
Başından belirtelim; Resulullah efendimiz de Mekke’de uğradığı zulümlerden ve ölüm tehditlerinden sonra, Mekke’den, Medine’ye göçmek zorunda kalmıştı. Yani bizim efendimiz de muhacirdi o da göçmek zorunda kalıp, hicret etmişti.
Ve akabinde Rabbimizden gelen ayetler şu şekilde;
“İman edip de Allah yolunda hicret ve cihâd edenler, (muhacirleri) barındıran ve yardım edenler (ensâr) var ya işte gerçek müminler onlardır. Onlar için mağfiret ve bol rızık vardır.” [el-Enfâl 8/74.]
“Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince, onları dünyada güzel bir şekilde yerleştireceğiz. Eğer bilirlerse ahiretin mükâfatı elbette daha büyüktür. (Onlar) sadece Rablerine tevekkül ederek sabredenlerdir.” [en-Nahl, 16/41-42.]
Daha geçtiğimiz günlerde İdlib’de bir kasabaya yapılan saldırıların sonucunda yapılan kurtarma faaliyetlerini izlerken yüreğim kanadı, yarım kaldı izleyemedim. Minicik yavrulardan kafası kopan, vücudu yarım kalan, anne karnında ölen mi dersiniz, 4 yavrusunu kaybetmiş ananın feryadı mı dersiniz neler vardı neler...
Vicdanını kaybetmemiş hiçbir insan bu zulme sessiz kalamaz.
Şimdi size soruyorum iç savaş halindeki Suriye’de bu insanlar ne yapsın? 4 yavrusunu yitirmiş, gözleri önünde hanımına, kardeşine, çocuğuna tecavüz edilen insandan hangi mukavemeti göstermesini bekleriz? En yakınındaki ülkelere sığınmaktan başka ne çaresi olabilir?
Tüm bunların yanında içlerinde suç işleyen, suça meyilli insanlar da olabilir ancak bu insanlar üzerinden tüm kardeşlerimiz değerlendirilemez, onlar üzerinden nefret propagandası yapılamaz, devletimizin de bu konu ile ilgili gereğini yaptığına dair gönlümüz mutmaindir.
Zamanında Endülüs’teki Yahudilere yardım eden ecdadın torunları, neden 400 yıl hüküm sürdüğü vilayetinin çocuklarına yardım etmesin, böyle bir şey düşünülebilir mi? Bizler Anadolu’nun evlatları olarak her zaman mazlumun yanında olmuş; dinine, ırkına bakmadan kucak açmış, açmaya da devam edecek olanlarız.
Bu konularda muhacirden desteğini hiç bir zaman esirgemeyen, hakiki Ensar gönüllü Sn. Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın, Ensar olmaya devam edeceğiz demesi ve sürekli artan gayretlerinden dolayı müteşekkiriz. Rabbim kendilerinden razı olsun. Bu mazlumların hürmetine ülkemize ve idarecilerine yardım eyleyiversin. Amin
Yorumlar
Kalan Karakter: