BUGÜN BENİM EFKÂRIM VAR, DEĞME FELEK
Nasıl tanıştık, ne zaman tanıştık bilmiyorum…
Kendisi sosyal medyadan arkadaşım…
Yürek ısıtan tebessümlü yüzü ile, ısrarla umut aşılayan, bir iki kelimelik yorumları ile, beğendiği türküler ve türkülerin öyküleri ile ilgili paylaşımlar yapar.
Sivas’ta görev yaptığım için Sivaslı olması da belki dikkatimi çekmiştir, belki de öyle arkadaş olmuşuzdur, bilmiyorum…
Ama dün öyle bir yazı paylaştı ki yazıyı okuyup bitirdiğimde “sözün bittiği yerdeyim… ” diyebildim.
Fakat o paylaşım/o araştırma/o incele/o güzel yazı sözün bittiği yerden çıkartılmalı, geniş kitlelere sunulmalı idi… Bu güzel yazı paylaşılmalı idi…
Hatta arşivlere girmeliydi.
İşte sosyal medyadaki arkadaşım Ela Sözen’in kaleminden BUGÜN BENİM EFKÂRIM VAR, DEĞME FELEK türküsünün öyküsü:
Hep dinlediğim zaman zaman okuduğum türkünün göz yaşartan hikâyesi aynen şöyledir.....BUGÜN BENİM EFKÂRIM VAR, DEĞME FELEK…
Amasya’ya bağlı Gümüşhacıköy ilçesi İmirler köyünde 1957 yılında dünyaya gelmiştir. Muammer Badem, küçük yaşta köylerine gelen âşıklardan çok etkilenmiş bu şekilde müzikle yolculuğu başlamış ve yıllar geçtikçe aşıklık geleneğinin içinde kendisini bulmuştur. Köylerinde İlkokula başladığı sırada okullarını denetlemeye gelen müfettişe birinci sınıf öğrencisi olan Muammer Badem'in çok güzel saz çaldığından bahsedilir, Müfettiş bunu dinlemek ister, 8 yaşında ilkokul birinci sınıf öğrencisi bu çocuğun saz çalmasından etkilenir, cebinden çıkarttığı 2,5 lirayı Özlemi'ye verir, Özlemi çocuk döneminde aldığı bu bahşişten çok mutluluk duyar, saz çalma isteği burada perçinleşir beğenilmekten, takdir edilmekten, ödüllendirilmekten büyük mutluluk duyan Özlemi'nin müzik yaşamına başlamasının bu aldığı 2,5 lira ödülün çok büyük etkisi olmuştur.
Ortaokul yıllarında sesi ve sazıyla dikkat çekmeye başlar. Muammer Badem’in, kendisini geliştirmesinde büyük etkisi olan büyük ozan Aşık Mahsuni Şerif ile bu yıllarda yolu kesişir. Anadolu’da, Bektaşi kültürünün dost meclislerinde meşk(usta çırak ilişkisi) etme fırsatını da yakalar. Ancak büyük ozan Mahsuni; yarım kalan eğitimine devam etmesini ister ve ortaokula yeniden kayıt yaptırıp bitirdikten sonra liseye kaydını yaptırır. Yaşamında iz bırakan yıllarını bu dönemde yaşayacaktır. Muharrem Badem, Özlemi mahlasıyla ilk bestelerini yapar ve Anadolu’da tanınmaya başlar.
Lisede bir kıza aşık olur, kızda onu sever. Hiç ayrılmayacaklarına, her zaman buluştukları ağacın altında söz verirler. Sevdiği ona, her zaman cebinde sakladığı isminin baş harfi oyalı mendilini bu ağacın altında hediye eder.
Özlemi, liseyi bitirdikten sonra Ankara Basın Yayın Yüksek Okulu’nu kazanır ve sevdalısı ile okulu bitirdikten sonra evlenecekleri sözüyle vedalaşırlar.1980 İhtilali olmuştur ve Aşık Özlemi”nin “BİTANEM” şiiri Devrimci Yol Gençlik Derneği’nin panosunda asılı olduğu için dernekle ilgisinin olmamasına karşın tutuklanır ve hayatının iki buçuk yılı cezaevinde geçer. Okul hayatı da bitmiştir. Cezaevinden çıktıktan sonra ailesinin yanına döner. Çektiği acıları sevdiğini düşünerek unutmaya çalışır. Ailesine, sevdiği kızı istemelerini diler. Anne ve babası kızı istemeye gider ancak, kızın ailesi; bizim hapislerde yatan bir kişiye verecek kızımız yoktur diyerek kızlarını vermezler. Vermedikleri gibi kısa bir süre içinde başkasıyla evlendirirler. Âşık Özlemi”nin yüreğine hiç sönmeyecek bir ateş düşmüştür o anda. (Özlemi, çok üzülmüştü, kırılmıştı sevdiği kıza. Çünkü, birbirlerine söz vermişlerdi. Kaderine küsmüş, yeni bir hayata başlayarak, acısını unutmaya terk etmişti. Ancak içindeki aşk özlemi hiç bitmemiştir.)
Özlemi, yeni besteleriyle sanat camiasında iyice tanınmaya başlamış, konserlere, televizyon ve radyo programlarına daha sık katılmaya başlamıştı. Sakin, mütevazı bir hayatı vardı. Bir gün, kendisini derinden üzen bir haber aldı. Yıllar önceki sevdiği kız ölmüştü. Donuk bir tavırla tepki vermişti. Çünkü içinde hala kırgınlık vardı. Ama içine ikinci bir ateş düşmüştü. Hayatını kaybeden eski sevdiği kızın yakınları ısrarla onun cenazeye katılmasını istiyorlardı. Ancak Özlemi, kararlıydı gitmeyecekti. Fakat gelmesi için ısrar ediliyordu. Ve ısrarın nedeni sonunda açıklandı. Hayatını kaybeden sevdiğinin bir vasiyeti vardı. Yakınlarına bir ağaçtan bahsetmiş ve o ağacın altında toprağa verilmek istemiş. İşte o ağacın yerini bilen tek kişi kendisiydi.
Özlemi, bir radyo programına konuk olur. Sevdiğinin ölüm haberinin acısı hala yüreğindedir. Programda ilk türküsünü söylemesi istenir, ancak Özlemi”nin aklına yüzlerce türküden hiç birisi gelmez. O anki hisleriyle sazının teline vurur ve ağzından şu dörtlükler dökülür:
Bugün benim efkarım var zarım var
Değme felek değme değme telime benim
Gül yüzlü cananı yar yar elden aldırdım
Ecel oku değdi yar yar gülüme benim
Değme felek değme değme telime benim
Lokman hekim gelse dost dost sarmaz yarayı
Hilebaz dostunan yar yar açtık arayı
Ne köşkümü koydu yar yar ne de sarayı
Baykuşlar tünedi dost dost dalıma benim
Değme felek değme değme talime benim
Özlemiyem başım yar yar dumanlı dağlar
Gözlerim yaşlı da yar yar içim kan ağlar
Güz ayları geldi yar yar bozuldu bağlar
Hazan yeli değdi değdi gülüme benim
Değme felek değme değme telime benim
Özlemi, o anki duygularıyla bu türküyü çalıp söylerken duygulanır ve türkü bittikten sonra cebinden sevdiğinin baş harfi oyalı mendilini çıkarır ve gözyaşlarını siler.
Aşık Özlemi’nin bu türküsünü ilk olarak Sabahat AKKİRAZ seslendirir ve ardından sayısız sanatçılar tarafından söylenmiştir. Bu kadar güzel, duygulu bir türkü, yoğun duygular içinde doğmuştur.
İstanbul Ok Meydanında geçirmiş olduğu trafik kazasında gözlerini dünyaya yuman Aşık Özlemi 05.03.2014 tarihinde İmirler köyüne defnedilmiştir. Başta ailesi olmak üzere tüm sevenlerine baş sağlığı dilerim. Mekanın cennet olsun Üstad…
Yorumlar
Kalan Karakter: