AFRİN’İN ECRİNİ KAÇIRMAYIN
Afrin, herkesin takip ettiği gibi HDP’nin dışında tüm partilerin destek verdiği geç kalmış harekattır.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son ‘Obama’ açıklamasından anlaşılıyor ki ‘müttefiklik’ paydasında verilen sözlerin yerine getirilmediği, aldatmaların/oyalamaların sürdüğü günlerde bölge PKK/PYD’leştirilmek istenmiş.
Afrin ve o bölgenin ve Kuzey Irak’ın Türkiye’nin üniter yapısının bütünlüğü anlamında ne kadar önemli olduğunu hepimiz biliyoruz.
Bu yüzden geç kalmış bu harekâtı Suriye’nin ve Irak’ın bu hallere neden, nasıl geldiğini bilmemize rağmen olmamız gereken ve sürekli çağrısını yaptığımız sağ duyu içinde ‘eleştiriniz varsa bile eleştiri hakkımızı ilerisi için saklı tutalım, siyasetin dili ötekileştirici ve gerici olmasın, şu önemli süreçte birbirimize ötekileşmeyelim, gerilmeyelim, yeter ki milli bütünlüğümüz bozulmasın diyoruz. Kendi adıma her yerdeki konuşmam ve fikir ortaya koymam bu minval üzerinedir.
Lakin gel gör ki böyle önemli bir süreçte biz millet olarak tabanda birleşelim dedikçe siyasetçinin dili birbirlerini daha yaralayıcı, aşağılayıcı, ötekileştirici, gerici, suçlayıcı, ayrıştırıcı olmaya başladı.
Anlaşılıyor ki siyaset kurumu Afrin’den millilik üretmek yerine önümüzdeki seçimlere hazırlık oy devşirmeye çalışıyor.
YETTİ GARİ başlıklı son yazımın son iki paragrafında; “Bu süreçten Türkiye’nin âli menfaatleri doğrultusunda iktidar ve muhalefet dâhil hiç kimse kendi menfaatlerini Türkiye’nin menfaatlerinden üstün görmemelidir. Çünkü bu ülke Kürt’üyle Türk’üyle, Alevi’siyle Sünni’siyle, sağcısıyla solcusuyla, türbanlısıyla başı açığıyla, laikiyle mütedeyyini ile yeteri kadar bedel ödemiştir. Ve bu millet tüm kültürel zenginlikleri ile Afyonlu’nun söyleyişiyle YETTİ GARİ noktasına gelmiştir” diye yazmıştım…
Tabi Afyon’lunun meşhur sözü YETTİ GARİ kadar bir de ECRİNİ KAÇIRMA diye bir sözü vardır.
Askerimiz güneyde teröriste karşı savaşırken aynı zamanda samimi itiraf olan ve kabul gören tüm aldatmalara/aldanmalara rağmen İngiltere’sinden Amerika’sına, İran’ından Rusya’sına kadar ülkemizin üniter yapısına yönelik terörizmi destekleyen birçok ülkeye karşı savaştığını da iyi bilmektedir.
Kahraman ordumuz buralarda savaşırken, siyasetin dili içeride daha birleştirici olması gerekir iken bütünleştirmenin aksine sürekli geren politik dil kullanmak ülke vatandaşını biz ve onlar diye bölmek yapılan harekâtın ecrini kaçırır.
Sayın cumhurbaşkanı böyle bir süreçte Lozan dosyalarını hazırlatıyormuş. Kocaeli’nde yaptığı konuşmada böyle söyledi.
CHP’liler de “Hodri meydan” dedi.
Lozan’ın ne olduğunu, hangi şartlar altında hepimiz biliyoruz. Lozan’ı eleştirenler; günün koşullarını, bilmediği ya da düşünmediği gibi bir tarihçi gibi davranmaktan daha ziyade başka amaçlar peşinde koşuyor demektir. Tarihçi araştırdığı tarihi olayın geçtiği zamanın koşullarını bilmek zorundadır. Ki Lozan ile Dünya, Sevr ile daha doğarken boğulmak istenen Türkiye Cumhuriyeti Devletini tanımak zorunda kalmıştır.
Böyle bir süreçte Türkiye Cumhuriyeti’nin Mehmetçik’inin Afrin’de teröristlerle girdiği mücadelede biz bağımsızlığın belgesi Lozan’ı mı konuşacağız, tartışacağız?
Bugünün konusu bu mu?
Afrin siyasal polemikçilerin bir tarafına hemencecik Lozan’ı hatırlatıyorsa diğer tarafına son on beş yılın birkaç anekdotu olan;
-Kuzey Irak’ta hem de BOP’un eş başkanı olduğumuz dönemde askerimizin başına çuval geçirilmesi;
-Habur’a teröristin ayağına götürülen mahkemeler ve otobüsler üzerinde il il gezdirilen teröristler;
-Diyarbakır Lice’deki askeri kışlada Türk bayrağı indirilirken hassas olun sessiz kalın talimatları;
- Şehir içine hendekler kazılırken valilere sükunet çağrısı yapan genelgeler;
-FETÖ’nün sızdığı kurumların ülkeyi getirdiği 15 Temmuz darbesine kadar birçok ihmaller neyi hatırlatır?
Lozan dosyasını hazırlatan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a Lozan’ın 94 yılında yayınladığı, "Bugün, Cumhuriyetimizin kurucu belgesi olan Lozan Barış Antlaşması'nın imzalanmasının 94. yıldönümünü kutluyoruz. Aziz milletimizin her türlü yokluğa, yoksulluğa ve imkânsızlıklara rağmen yazdığı istiklal destanı, Lozan Antlaşması ile diplomasi ve uluslararası hukuk alanında tescil edilmiştir. Türk Milleti, Lozan Anlaşması ile bu topraklardaki bin yıllık varlığını hedef alan Sevr'i yırtıp atmış, bağımsızlığından asla taviz vermeyeceğini tüm dünyaya kabul ettirmiştir. Ülkemiz, dün olduğu gibi bugün de varlığına kasteden çeşitli saldırılara karşı bir beka mücadelesi yürütmektedir" açıklamasını dün böyleydi bugün niye böyle sorusunu sordurtmaz mı?
Daha önce yazdığım gibi gibi yine diyorum ki: Bu süreçte İktidarı muhalefeti ile bütünleştirici olmayan,
oy devşirme amaçlı iktidarsal/muhalefetsel ‘gerici, ötekileştirici, kamplaştırıcı, sen-ben, siz-biz merkezli’ ithamlar bir araya getirici değil… Bu tarz davranışlar psikoloji dersinde tarih konuşarak hafızaları canlandırmaksa yakın tarihte aldatıldık, yanıltıldık diyerek unutulmak istenen öyle söylemler var ki milletin kafasından henüz gitmiş değil.
Kısacası oy devşirmeye yönelik bu tür polemikler unutulmak istenenleri hatırlatır, Afrin’in ecrini kaçırır, ülke insanını konunun aslından uzaklaştırır, başka mecralara çeker. Başka mecralara savrulmak da kimseye bir şeye kazandırmaz…
Çünkü Afrin harekatı terörün bitmesi beklentisinde üniter yapının korunması, milliliğin canlandırılması, vatandaşların bir ortak paydada toplanması ve fikri birlikten fiziki birliğe geçiş konusunda daha işin başı…