Öğretmen konusu öylesine geniş anlamlarla yüklüdür ki onun anlatılması bir kaç köşe yazısı ile anlatılamaz. Ana hatları ile öz olarak ifadelendirmek için bu doğaçlama yazıyı kaleme alıyorum. Allah sonucunu hayreylesin.
Önce şunu net bir şekilde belirleyelim; insanoğlu öğrenmeye meyillidir. İyiyi, güzeli, doğruyu ve yanlışı ayırt edebilecek zeka ve iradeyle donatılmıştır. Yaratanın bunları, Cebrail Aleyhisselam vasıtasıyla ÖĞRETMEN 'likle görevlendirilen elçilere, resullere ilettiğini bilmeyen yoktur.
Anlayarak oku emrinin muhatabı insanlardır. Peygamberler aldıkları bilgileri bizzat aktarırken bu bilgileri hayata tatbik ederek gösterenlerdir. Peygamber varisi alimlerdir. Alimin uykusu, cahilin çok sayıdaki ibadetine denktir sözü boşuna değildir
Dünün küçükleri, bugünün büyükleri olmuşken bugünün küçükleri de yarının, büyükleri olacaktır. Eğitim ve öğretim yalnızca öğrenci-öğretmen ilişkisi değildir. İstiklâlini ve istikbalini düşünen DEVLET ‘in birincil görevidir.
Eğitimin ilk merhalesi toplumu ayakta tutan AİLE' dir. Okul öncesi çocuk ailesinden ne alıyor? Kırık dökük birkaç şark nağmesi, süslenme, taranması, bir de küçücük yaşta eline tutuşturulan cep telefonundaki kontrol dışı oyun ve oyuncaklar...
Ailenin ehliyetsiz dejenere ve maddeci ellerde yıkım geçirdiği bir dönemde çocuk kimden ne alabilir? Dedeler nineler dışlanıp mobilya eskisi gibi kapı dışarı edilmişken hürmet sevgi törpülenirken ne bekleyeceğiz?
* * *
On birinci Kalkınma Planında (2019-2023) olduğu gibi eğitim iyi dilek ve hedeflerden oluşuyor. Nitelikli İnsan ve Güçlü Toplum olarak belirlenmiş. Ayrıca 2023 için "Tüm eğitim kademelerinde öğrencilerin, ilgi ve yeteneklerine uygun tasarım ve beceri atölyeleri kurulacaktır." deniliyor. Yine aynı planda Öğretmenlik mesleğinin toplumsal statüsünün güçlendirilmesi vurgulanıyor.
Halihazırda velilere ve öğrenciye verilen geniş haklar sebebiyle öğretmen ve idarecinin etkisizleştirildiği ayan beyan ortadadır.
Öğretmenlik meslek kanununun halen sürüncemede olması, yapılan planlamaların yüzeysel olduğunu gösteriyor. Bu nasıl planlamadır ki 500 bini aşkın atanamayan öğretmeni biriktirebiliyor. Üniversite sınavında Hukuk, Siyasal, Mühendislik, Tıp bölümlerine puanı yetmeyenler, bila mecburi öğretmenliğe yöneliyor. Bunun yerine, öncelikli olarak, öğretmen olmayı hedefleyenler diğer tüm bölümlerden daha yüksek puan almaya namzet adaylığı düşünmek gerekir.
Öpülesi öğretmenlerimize gerekli saygınlığın kazandırılması şarttır. Çocuk, genç, olgun bütün insanlar toptan değişime yani inkılâba açıktır.
Kendini insan yetiştirmeye adanmış öğretmenlerimiz, geride eser bıraktıklarının şuuruyla amel defterlerini açık tutmak adına inkılâbı, önce kendilerinde, daha sonra da öğrencilerinde gerçekleştirebilirler.
80'li 90'lı yıllarda öğretmenlerin, TÖBANK'ı vardı. Yine o yıllarda TÖS, TÖB-DER gibi sendika ve dernekleri vardı. Hiçbir işlev ve fonksiyonları olmayan bu kuruluşlar tuz-buz olmuşken, yerlerine Eğitim-Sen, Eğitim Bir Sen, Kamu-Sen gibi daha nice dernek ve kuruluş öğretmenin itibar kazanması yönünde bir arpa boyu yol alamamıştır, yol alınsaydı böyle olmazdı.
İleri, güçlü, muhteşem Türkiye inkılâpçı öğretmenlerin eseri olacaktır. İnkılâp, ölüp de dirilmektir, köhneyen adamdan yeni bir insan dikmektir. Ölümden çıkan dirim, topraktan fışkıran tohum gibi, köhneyen adamdan yepyeni bir insan dikmektir." Bayrak dergisi 1297 arka kapak.