Dünyadaki hakim güç gibi görünen bütün ülkelerin iştahla takip edegeldikleri hedefleri vardır. Devletler bunun için uğraş verir, bunun için 50 -100 yıllık planlamalar yapar, stratejilerini, taktiklerini buna göre ayarlarlar.
Hakim güç görünümü dışındaki diğer ülkelerin büyük bölümü güçler arasındaki kavganın dövüş arenasıdır. Diğer bir kısmı da tarihsel kökenleri devlet geleneği, dil, din, kültürel bakımdan soy, sop köken itibarıyla geniş coğrafyalara etki edebilen durumundadır. Türkiye devleti ve de Türk milleti tarihi, coğrafi, kültürel mirası bakımından köklü ve güçlü geçmişi ile emperyalist güçlere kafa tutabilecek mazlum milletlere de örnek olabilecek yapıdadır.
Üç kıtada 7 denizde etkili olabilmiş zamanların süper gücü olabilmeyi 5-6 asır sürdürebilmiş bir kökten gelen Türkiye, zayıflasa da yıkılmamış, gerilese de küllerinden yeniden doğarcasına tarih sahnesinde yerini almıştır.
Böylesine güçlü ve boyun eğdirilemeyen bir Türkiye'nin düşmanlarının da olabileceği aşikârdır. Ok, yay, mızrak, mancınık ve atlarla yapılan savaşların yerini daha sonra top, tüfek, arkasından uçaklar füzeler, nükleer silahlar kimyasal silahlar almakla değişim bitmemiştir. Ulaşılabilen en son savaş teknikleri dijital saldırılar, hackerlerin saldırıları, bütün dünyada alınıp satılabilen kartel ve tröstlerin ürettiği bilgisayar, tablet, cep telefonları, akıllı saatler, meşrubatlar, deterjan ve kozmetik ürünleri, ilaçlar, aşılar... daha niceleri savaşların aracı olmuştur. Yapay zekayı da unutmamak lazımdır.
Haritaları, cetvelle, masa başında çizilen ülkeler, haritaları kanla, mücadeleyle çizilmiş ülkeleri ayırt etmek lazımdır. Birinci kısım ülkelerde genellikle demokrasi yoktur. Ülke yöneticileri Karun gibi zengin, halk fakru zaruret içindedir. Yöneticileri halk değil süper güçler belirleyip tayin ederler. İşlerini gördükten sonra onları yok ederler.
BOP projesi bunun içindir. Irak'ta Saddam' ın 100.000 kişilik Cumhurbaşkanlığı muhafız kuvvetleri bir günde buharlaşıverdi. Benzeri olaylar, Libya' da, Mısır'da ve de en son olarak Suriye' de de gerçekleşmiştir.
Filistin'in tamamen yok edilmesi uğruna Gazze' deki katliam ve soykırım medeni dünyanın gözü önünde naklen yayınlarla gerçekleşiyor. Lübnan ve Suriye hedef tahtasında. İran, Lübnan ve Suriye' de Hizbullah lider ve kadrolarıyla suikastlara maruz kalarak hatta kendi ülke Cumhurbaşkanının şüpheli kazasını aydınlatamazken, misafirine yapılan saldırıyı da önleyemeyerek büyük itibar kaybına uğramıştır.
Körfez harbi sırasında Cumhuriyet muhafızları buharlaşan Saddam gibi Esad' ın da komuta kademesindeki liderlerin ABD - İngiltere - İsrail tarafından satın alındığı, Arap basınında afişe edilmektedir.
AB' ni sözcüsü Ursula Legen' in ülkemizdeki sığınmacılar için 10 milyar dolara ilaveten yenice 1 milyar dolar yardım ettik demesi çok manidardır.
Toprak bütünlüğüne saygılıyız diyenlerin sıra sıra dizildiği Suriye haritası çok renkli. Ülkeler hakimiyet kurma mücadelesini taşeronlar vasıtasıyla pay kapma peşindeler. Sığınmacıların Suriye' ye dönüşleri propaganda edildiği gibi görünmüyor. İçişleri Bakanlığı resmi verilerine göre 5 günde 7600 kişi ülkesine dönmüş olup bu rakam beklentilerin çok çok gerisindedir.
Dönen azıcık sığınmacının Türkiye'ye müteşekkir olması, köpürtülerek propagandaya dönüştürülmesi tam bir ciddiyetsizliktir.
Türkiye Cumhuriyeti Devlet aklıyla hareket etmeli, emperyalistlerin güvenli bölge masalını nasıl yutturmaya çalıştıklarının farkına varmalıdır.
İşte tam da burada hedefimizin Misak-ı Milli sınırlarını gerçekleştirmek olduğu deklare edilmelidir.
Dikkatli izleyenler görecekler ki Misak-ı Milli sınırları hudutlarımızın güvenlik sorununu kökten halledecektir. Misak-ı Milli ile bölünmez Türk vatanının sınırları çizilmiş, milli mücadelenin ana ruhu oluşturulmuştur.
İşte bunun için Bilge Lider rahmetli Aykut Edibali 2017-2018 yıllarında Türkmeneli Cumhuriyeti kurulmasını teklif etmiştir. Devlet adamlarının basiret ve ferasetine muhtacız.
Himmet KASAL