İki yüzyıl öncesinde başlayan gerileme ve mağlubiyetlerimiz üzerine kapsamlı ve mağlubiyetlerimiz üzerine kapsamlı ve derinlemesine akademik araştırmalar yapılmadan, geleceğimiz üzerine planlamalar yapmak oldukça zordur. Geçmişini bilmeyen toplumların gelecek üzerine söz söyleme hakları olamaz. Mücadelelerin seyri ve vasıtaları değişebilir ama ana kaidesi değişemez. Haklı ile batılın mücadelesi, insanlık tarihi kadar eskiye dayanır.
107. yılını yeni kutladığımız 18 Mart Çanakkale zaferinin anlamını yeni nesillerin zihnine nakşetmeliyiz karada ve denizde yenilmez sanılan armadalara karşı verilen destansı mücadele, savunma stratejileri bakımından eşsiz bir örnektir.
Meşhur İngiliz başbakanlarından Glodiston’ un tarihe mâlolan şu sözlerine dikkatlice bakar mısınız ? “islâm aleminin bayraktarı Türklerin elinden kuranı almadıkça onları yenmek imkansızdır”
Bu tesbiti yapan millet düşmanları, kültür emperyalizmi yoluyla, yani zehirlerini altın tasta vererek aydınımızı iğfal etmeye başlamıştır. Avrupalı gibi yaşama, onlar gibi giyinme masum bahaneleriyle başlayan batı hayranlığı sonradan başımıza onmadık yaralar açmıştır. 18 Mart, Müslüman bir milletin değerine yapılan insafsız saldırıya karşı onurunu ve vatanını korumak üzere yola çıkan, barut kokusu altında bile erdemli olmanın ne anlama geldiğini tarihe silinmez harflerle yazan bir ordunun destanıdır. Böylesine destanlar dünya tarihinde bile bir elin parmakların sayısını geçmeyecek şekilde azdır. İman dolu göğsünü, hayasız akınlara siper edenlerin o güne kadar aldıkları ahlak eğitimini, görgüsünü ve kültürünü bir kenara bırakmayan gençlerin destanıdır. Allah yolunda din, iman, millet, vatan, bayarak uğrunda savaşırken, izzet ve şerefini korurken erdem ve faziletini de ayakta tutan kahramanların destanı olmuştur. Aynı zamanda bize kurtuluş savaşının fitilini ateşleyen bir ışık olmuştur. Yine aynı zamanda Mustafa Kemal gibi Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir, İsmet İnönü, Ali ihsan Sabis gibi şahsiyet ve liderlerin kapısını açmıştır. yine aynı zamanda Mehmet Akif Ersoylara ilham veren ortamların doğuşunu neden olmuştur. İstiklal marşımız böylesine olağan üstü şartların ortamında yazılabilmiştir. Onun için Mehmet Akif “Allah bu millete bir daha istiklal marşı yazdırmasın” demiştir.
Diyebiliriz ki 18 Mart, kültür emperyalizmine karşı vurulmuş okkalı bir tokattır. İnsanımız, yaratılış gayesini unutmadıkça her türlü saldırıya cevap vermeye muktedirdir. Gündüz, insanın çalışmasına üretmesine; gece de dinlenmesine hasredilmiştir. Günü, geceyi, işi birbirine karıştırmak hayatın düzenini bozar. Atalarımız “ bugünün işini yarına bırakma” diyerek öğüdünü vermiştir. Bahanelere sığınıp işleri erteleme tembelliğinden kurtulmadıkça işlerimizi düzene koymamız zorlaşacaktır. Buda yapacağımız işten soğumayı getirecektir. Prensiplerine bir an ara veren kişiler, bunun arkasını getiremezler. Böyleleri kültür emperyalizminin ağına takılmaya hazırdır.
Basit gibi görünebilir ama Allah’ın kutsal ayları arasında zikrettiği Recep, Şaban ve Ramazan aylarını bile mizahi filmlerle basitleştirmeye yönelik faaliyetler bile kültür emperyalizminin değirmenine su taşımak gibidir.
Allah, yeniden milli mücadeleyi nefislerinde başlatanların yardımcısıdır.