Sahtekârlığın Zarar Tespiti

Toplumsal ve bireysel çöküşler semavi bir bela değil ancak yine insanlar eliyle oluşturulan kusurların neticesidir. İnsanlık kendi eliyle yaptıklarının ağır ve acı sonuçlarına katlanmaktadır. Bugün insanların birbirini aldatması olağan ve sıradan bir hadise gibi karşılansa da arkasındaki yıkım çok büyüktür. Bu yıkım gelecek hususunda da belirleyici bir etkiye sahiptir. Bugünü tarumar ederken geleceği de aynı tahribata muhatap ediyorsunuz. Her bir sahtekârlık çocuklarınızın hayatının önüne koyduğunuz bir taştır. Büyük bir engel ve aşılması zor bir settir. İnsan önce her şeyin sahtesini kendine yapar. Önce kendi sahteleşir. Sonra en yakınlarını ve çevresini en sonunda ise toplumu sahteleştirir. Aldatmak, kandırmak, dolandırmak ve her türlü sahtekârlıkta maharetli hale gelmek aslında insanlık karakterini değiştirmek demektir. Karakteri bozulmuş bir çoğunluk içerisinde kim huzurlu ve mutlu bir hayat sürebilir? Son sığınak olarak nereye saklanabilir? Dünyadan çıkıp nereye gidebilir? Bu nedenle sahtekârlık hastalığının çaresi bulunmalı ve tedavisi yapılmalıdır. İlk birinci çare ise ahiret hissini uyandırmaktır. Risale-i Nur eserlerinde ifade edildiği gibi  güzel ahlâkın esasları olan; İhlâs, samimiyet, fazilet, hamiyet, fedakârlık, rıza-yı İlâhî(Allah’ın rızası),  sevab-ı uhrevî(uhrevi sevap) ancak ahirete iman ile yaşanır ve canlanır.  Eğer ahirete iman olmaz ise; Garaz, menfaat, sahtekârlık, hodgâmlık(bencillik), tasannu(gösteriş), riya(ikiyüzlülük), rüşvet, aldatmak gibi haller meydan alır. Görünüşteki bir asayiş ve insaniyet altında anarşistlik ve vahşet manaları hükmeder. O toplum ve şehir hayatı zedelenir, yaşanmaz hale gelir. Bu nedenle sahtekârlığın verdiği zararın boyutları doğru tespit edilmelidir. Sadece cezalandırma noktasında değil tekrarlanmasının engellenmesi üzerine de çalışmalıdır.