KAYIPLARIN BENLİĞİ
Gerçek benliğimizi bulmaya çalışmak, kaybetmekle başlar. İnsan kaybettikçe keskinleşir. Her kayıp, bizi biraz daha kırar, ama kırıldıkça içimizdeki karanlıkta bir ışık yanmaya başlar. Kaybettiklerimizle yüzleşmek, kaçtığımız yaralarla yeniden tanışmak, korkularımızla barışmak zor olsa da, aslında her şeyin başlangıcıdır. Kayıplar, bazen bir parçanın eksikliği değil, bir bütünün yeniden inşa edilmesidir. İçimizde bir yerlerde, kaybettiklerimizin yarattığı boşlukta aslında kim olduğumuzu ne istediğimizi anlamaya çalışırız.
Bu yolculuk acı olsa da kaybetmek, her zaman bir kayıp değil, aynı zamanda bir buluştur. Kendimizi bulmaya çalışırken, önce kaybetmek zorundayız. Kim olduğumuzu anlayabilmek, o kaybolan parçalarla yüzleşmek ve onların acısını içimize alabilmeyi gerektirir. Her kayıp, bizi daha derinlere çeker; bizi daha net görmemize sebep olur. Ama bu keskinleşme acıdır. İnsan, kaybettikçe büyür, ama büyümek de her zaman sancılı bir süreçtir.
Ve kayıpların içinde bir gerçek vardır: Biz kaybolduğumuzda, bir an için boşluğa düşeriz, o boşlukta da kendimizi buluruz. Kendi varlığımızla yüzleşmek, hayatın acımasız yüzüyle barışmak, içimizdeki karanlığı kabullenmek, en zor olanıdır. O karanlıkta, acıların göğsümüze yerleştiği o anlarda, sadece kayıplarımızı değil, kaybolmuş benliğimizi de yeniden inşa ederiz. Ve bu acı, ne kadar sertse, o kadar gerçek olur. Gerçek benliğimiz, işte o kaybolmuş anların içinde gizlidir.
Kim olduğumuzu bulduğumuzda, gözlerimizdeki siyah perde kalkar. Ama o perde kalkarken, gözlerimizde gördüğümüz şey, artık eski dünyamız değildir. O kayıp, o acı, o karanlık… Her şeyin ışığa dönüşmesi, bir zamanlar korktuğumuz o karanlığa bakabilmekten geçer. Artık kaybetmekten korkmazsınız. Çünkü kaybettikçe, bir adım daha gerçeğe yaklaşır, kendi karanlığınızla yüzleşerek, kendinizi daha doğru ve tam hissedersiniz.
Ve sonunda, kaybettiğiniz her şey, sizi size geri getirir. Kaybolduğunuz her an, aslında kendinizi bulduğunuz en gerçek andır.
Yorumlar
Kalan Karakter: