KAPANMAMIŞ YARALAR
Bazı kelimeler yazılmak için değil, çığlığın duyulması için doğar. Ve bazı hayaller, yalnızca düşerken ses verir. Sessizliğin bile gürültülü olduğu geceler hiçbir zaman unutulmaz; hafıza, ansızın o keskin sızıyı tekrardan yaşatır.
Bir zamanlar herkesin bir defteri vardı. İçine dünya kadar gökyüzü sığdırdığı, sayfalara renkli hayaller çizdiği…
Ama zaman, kimseye ait olmayan bir el gibi dokundu o defterlere. Bazı sayfalar istemeden koptu. Bazıları, cayır cayır yanan bir evin çaresizliğini yaşattı bize.
Geriye sadece birkaç cümle kaldı; tamamlanmamış ve belki de artık tamamlamaya cesaret edemeyeceğimiz…
Ve insan, kaybettiklerinin o keskin sızısıyla yaşamayı öğrendi.
İnsan, kendine bile söyleyemediği cümleleri taşır içinde. Gün gelir, bir bakışta, bir şarkının tam ortasında ya da boş bir kâğıda kusmak ister içindeki zehiri.
Her şeye yeniden başlamak bize belki de bu yüzden korkutucu ve zor gelir. Çünkü yeni bir cümle, eski bir yarayı kanatabilir.
Ve bazı yaralar, sadece orada durarak bile canımızı yakmaya devam eder.
Çünkü bazı kelimeler hiçbir zaman tamamen ölmez.
Bazı yaralar dikiş tutmaz, kanamaya devam eder.
Ve insan, unutmamayı öğrenir zamanla.
Çünkü bazı acılar unutulmaz, sadece susturulur.
Ve içindeki o karanlık, boğazına sarılan bir el olur. Kötü bir kabusun ortasında uyanırsın bazen; nefesin yetmez, kelimeler boğazında düğümlenir. Çünkü bazı anlar, yeniden yaşanmasa da hep oradadır. Tıpkı bir zehir gibi damarlarına sızmaya devam eder.
Bazı defterler kapanmaz.
Sadece tozlanır.
Ve insan, o tozlu sayfaların arasında hep kendini arar. Çocukluğunun izini, bir vedanın hiçbir zaman söylenememiş cümlelerini hatta kaybettiği benliğini...
Zamanla fark ederiz ki; bazı hayaller hiç gerçekleşmemek için kurulur.
Bazı hikâyeler, sadece içimizde çürüsün diye yazılmıştır.
Ve insan, kendi enkazında yaşamayı öğrenir.
Çünkü bazen hayatta kalmak, yaşamaktan daha ağırdır.
-İrem Gürbüz
Yorumlar
Kalan Karakter: