Atalarımızdan bize aktarılan bir darb-ı mesel vardır. Eminim çoğunuz duymuşsunuzdur. Muhtemeldir ki siz de onu başkalarına anlatmışsınızdır. Bu darb-ı mesel aşağı yukarı şöyledir:
Çocuğunu okutan bir baba oğlundan "Baba ben okuyup büyük adam o olacağım, hatta Vali olacağım”, der. Babası da oğluna daima her seferinde "olabilir ama insan olmayı öğrenmelisin diyerek karşılık verir.
Gel zaman git zaman çocuk büyür, tahsilini tamamlar Kaymakamlıktan sonra Vali olur. Babasının bulunduğu ile Vali olarak tayin olur. Göreve başlayınca çiçekler, çelenkler tebrikler gırla gitmektedir. Bu arada bu görkemli sahneleri görmesi için babasını da çağırtır. Baba daveti kırmaz. Görevliler onu Vali odasına alırlar. İçeriye giren Vali, babasına "Bak baba, ben sana demiştim ben büyük adam olacağım dem işte şimdi Vali olarak karşındayım, deyince babası şunları söyler;
“Oğlum ben sana adam olamazsın demedim, insan olamazsın dedim. Dediğim gibi babanı ayağına çağırarak insan olamadığını gösterdin.”
Eğitimin gayesi insan gibi adam yetiştirmek olmazsa eğer, diplomalı, idealsiz mevki ve makam sahibi insanlar adamlar idareci olurlar. Cehaletin, yoksulluğun, zulmün, şirkin, fitnenin, adaletsizliğin, terörün, batılın yok edilişini sağlayacak olan Hz.İnsan vasfını kazanmış adamlardır.
Okumayan, araştırmayan, muhakeme etmeden taklitçi bir anlayışla hayatını sürdüren milyonlarca okumuş adam var ülkemizde. Arı duru, daima ilerlemeyi esas alan dinimizden uzaklaştıkça bu adamlar, insanlıklarından da çok şeyler kaybediyor. Çok basit bir mahalli soranı hatırlatıp sorumuzu soracağım;
Afyonkarahisar’ımızda her gün daha da kötüleşen bir trafik sorunu var. Özellikle akşam saatlerinde tam bir keşmekeşe dönüşen bu konu insanımızı canından bezdirir haldedir. Bu durum yıllardır böyledir. Pansuman tedbirlerle sorun çözülmediği gibi devamında kangrenleşmektedir.
Üniversitelerimizde de şehir planlama bölümleri var ve bu yıllardır Şehir Planlama Mühendisleri yetiştiriyor. Göreve gelen başkanlar bu planlamacılardan istifade etmiyorlarsa büyük ayıp ediyorlar. Yok istifade ediyorlar da sorunlar çözülemiyorsa NE İŞE YARIYORLAR? diye sormaktan kendimizi alamayız.
Demek ki eğitim insanlığını kaybetmemiş adam yetiştirebiliyorsa kıymetlidir. Ülkemizde uzun yıllardır istismarı yapılan, halen de devam eden, acayip bilgi kirliliğine de sebep olan konulardan biri de ATATÜRK' çülüktür.
Kimine göre din düşmanıdır, kimine göre dindardır, Hakkında o kadar zıtlıklar ihtiva eden şeyler uydurulmaktadır ki şaşkınlık hastalığına tutulabilirsiniz.
Devlet, Ataturk’ü koruma kanunu çıkarmıştır neye ve kime hizmet edecekse?
Devlet, Atatürk Araştırma Enstitüleri kurmuştur neye yaradığı meçhuldür. Özel kişiler Atatürkçü Düşünce Dernekleri kurmuşlar, devletin himayesinde.
Çok çok eskilere değil, yakın tarihimizin bir değeri olan bu insan hakkında neden bilgi kirliliği alabildiğince yüksektir?
Bu enstitüler, bu ADD' ler, koruma kanunları ne işe yarıyorlar?
Adam gibi, insan gibi araştırılıp ortaya bir hakikat numunesi koyulamaz mı. Hayatta en hakiki mürşit ilimdir diyen Mustafa Kemal, istiklal mücadelesine önderlik etmiş bir Osmanlı subayıdır. Hataları yok mudur, olabilir. Hata insana mahsustur.
Bidat ve hurafelerin kaynağı durumuna gelmiş tekke ve zaviyeleri kapatarak önemli bir hizmetin yanı sıra, Diyanet işleri Başkanlığını, Kur'an mealini ve tefsirini de yaptırarak onun anlaşılması gerektiğini beyan eden de odur.
Yine Mustafa Kemal, Batının taklidine karşı çıkıp yerli mallarını teşvik etmiştir. O hiçbir zaman milli ve ahlaki değerlerimizi terk edin dememiştir.
Ar damarı çatlamış kadınların yarı çıplak bir şekilde haram yerlerini sergilemelerini anlatmadı. Atatürk’ ü istismar edenler her türlü kepazeliklerinin üstünü örtmek, başarısızlıklarına kılıf için ona sarıldılar, Türk-İslam medeniyeti Ati’nin ufkunda doğacak ve parlayacak diyen bu değerimizi istismardan kurtarmak DEVLET’in görevidir.
Himmet KASAL