Bütün yazılar okunmak için yazılır. Bize yazmayı, okumayı ve de kalemi öğreten Yüce Mevla’ya sonsuz teşekkür borçluyuz. Eşyayı, tabiatı, isimleri, kainatı bize öğreten Allah’ın izinde yürümeyi bir an olsun aklımızdan çıkarmamayı düşündüğümüzde hayata iyi bir başlangıç yapabiliriz.
Kitabımız Kur’an ve ondan önce indirilen kitaplar, okumayı, ilim öğrenmeyi teşvik ve tavsiye eden bütün Peygamberler ve de hassaten bizim Peygamberimizin tavsiyelerine uyduğumuzda vezir, uymayıp kulak tıkadığımızda rezil olacağımız tarihin akışı içerisinde olagelmiştir.
Kur’an-ı Kerim’in 96. Suresi olan EL-ALAK suresinin ilk altı ayetinde mealen şöyle buyurulmaktadır:
1- Yaratan Rabbinin adıyla oku.
2- O, insanı bir kan pıhtısından yarattı.
3- Oku. Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir.
4- Ki O, kalemle (yazı yazmayı) öğretendir.
5- İnsana bilmediğini O öğretti.
6- (Okumamaktan) sakın! Çünkü insan muhakkak azar.
Hasan Basri Çantay merhumun meali keriminden alıntılanan bu ayetleri çoğumuz duymuşuzdur ama anlaşılıyor ki derin manasını sindirebilmiş değiliz.
Medeniyetler inşasına girmiş necip Türk milleti okumayı ve yazmayı kendine adet edindiği dönemlerde hep başarılı olmuştur. Söz uçar yazı kalır deyişinde olduğu gibi güzellikleri ve tavsiyeleri yeri gelmiş taşlara kazıyarak yazmıştır. Orhun anıtları gibi nice eserlerden bunu anlayabiliyoruz.
Yine, Resulu zişanın İslam’ı tebliğ için öğretmenler yetirtirdiğini, savaşta elde edilen esirlere okuma – yazma öğretme karşılığında özgürlük sağladığı tarihen sabittir.
Akşemseddin, Molla Gürani gibi öğretmenlerdir, Fatih’i Fatih yapan. İlim ve teknolojinin zirveye çıktığı bir zamanda topları döktüren, gemileri karadan yüzdürerek İstanbul’un fethini sağlayan da iyi öğreticilerin, iyi öğrencilerin bol olduğu bir ortamdır.
Ne zaman ki kitaptan, hikmetten nasipsizlenmeye başladık; kendi çöküşümüzü hazırlar hnale geldiğimizin resmiyle karşılaşır olduk.
Kur’an-ı yanlış yorumlamalar, ayetleri tahrif etmeler, kitapta olmayanı varmış gibi göstermeler bizi asla yıldırmamalı, gerçeğin tesbiti için daha fazla kitaba yönelmeliyiz.
Yanlış, kötü niyetli misaller baz alınıp dezerfonmasyona izin verilmemelidir.
Batılı müsteşriklerin asırlardır rüyası olan dinimizi bulandırma faaliyetlerine son vermek İslam’ın kalesi olan Türkiye’ye düşer. Kur’an merkezli ilmi çalışmaların önünü açmak; bugün ilim otoritelerinin, ilim merkezlerinin ve Diyanetin acil eylem planınında olmalıdır.
Yüzlerce, binlerce hatim yerine arı duru kaynaktan beslenmiş meal ve tefsirlerden istifade ile inanıyoruz ki ilmi çalışmaların ufku açılacaktır.
Bunu yapacak olanlar da, Merhum Mehmet Akif’in mısralarına döktüğü;
“Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var” diyebilenlerdir.
İmanlı öğretmenlerimizin gayretlerini artırmalarına vesile olabilmeyi amaçlayan bu yazıyı kaleme aldım. Öğretmenler Günü hayırlara vesile olsun.