Meseleleri geniş perspektiften ele alarak, varlık ve bekamızı devamlı kılacak, nesillerimizi yeni medeniyetler kuracak olgunlukta yetiştirmek siyasi partilerin hedefinde olması gerekirken bunu göremiyoruz.
Milleti iyi yönetebilmenin tarihi, sosyal, ilmi gerçekler çerçevesinde sanatı olan siyaset maalesef birbirini hedefsizce yıpratmanın, iyi yapılanların görülmemesi, iktidar ve muhalefetin kayıkcı kavgalarını andırır bir hal almaktadır. İktidarlar ve muhalefet ülkeyi daha ileriye götürebilmek için birbirlerine proje desteği vereceklerine, birbirlerinin eksiğini sırf kendi menfaatlerinin tatmini için kavgaya dönüştürmekten çekinmiyorlar. Halk kitlelerini bu kör döğüşün taraftarları haline getirerek birliğin değil ayrıştırmanın, ortak akıl yerine kamplaşmanın değirmenine su taşıyorlar.
Ünlü Sosyolog Taylor'a göre "ahlakını, inançlarını, örflerini etkisiz hale getiren toplumlar siyaset ve bürokrasiyi yozlaştır sahsiyetsizleştirir. Yönetimin allı kalmaz.... Toplum gözünün korktuğu yerde yaltaklanmayı benimser, zeka yerine kurnazlık, akıl yerine itaat, dürüstlük yerine hile takdir görmeye başlar."
Kulağımıza küpe olacak bir alıntı da Rahmetli Bosna lideri Aliya İzzetbegoviçten, “İslamın ilk döneminde islamın yayılmasını sağlayan müslümanlar, gittikleri yerlerde hayat üreten, adaletli olan, zulme karşı duran, hoşgörülü temiz insanlar olarak dikkat çekmişlerdir.”
Ortadoğu toplumlarında yetkiler tek elde toplandığı halde gelişmiş ülkelerde kuvvetler ayrılığı ve uzmanlık ilkelerine göre yetkiler farklı kurumlarca rasyonel kullanılmaktadır. Batı da gelişmenin itici gibi bu olsa gerektir. İslam dünyasının toparlanarak bilim, siyaset, ekonomi ve askeriye de büyük güç haline gelmesi için; EĞİTİMİN, SİYASETİN, MALİYE'nin, üretim ve teknolojinin önündeki engeller kaldırılmalıdır. 16-17. asra kadar zirve medeniyetlerin hamiliğini yapan Türkiye, şüphesiz İslam dünyasının itici gücüdür.
Bunun için insanımız bilinçlenmeli, okumalı, okuduğunu anlayabilmelidir. Devletleri ve toplumları yıkan NEMELAZIMCI anlayıştan bir an önce kurtulmak şarttır.
Alman İmparatoru Sarlken karşısında perişan olan ve Kanuni'den yardım isteyen Fransızların zamanla karşımıza çıkarak bize müdahele sinyalleri vermesini iyi yorumlamak lazımdır. O zaman bilinde kültürde buna bağlı olarak ekonomi, hukuk ve askeriye deki üstünlük bizdeydi.
Yüksek barajlı adil olmayan seçimi kazananlar halkı kucaklamak yerine iktidarlarını güçlendirmek ve akabinde seçimleri de kazanmak uğruna devletin mali imkanlarını ve kurumlarını yandaşlarına tahsis ederek imtiyazlı sınıflar oluşturabiliyorlar. İhale ve imar yasaları sık sık değiştirilerek Devlet eliyle zengin zümrelerin önü açılabiliyor.
Demokrasinin vazgeçilmez unsurları olan siyasi partiler KIRICI DİL ve sert uslup kullanarak tabanda halkı da etkileyip, milleti kutuplaşmaya yönlendirebiliyor. Dürüstlük, ahlak, fazilet ve mertlik toplum hayatından soyutlanırken çifte standart, döneklik, yağcılık ve yağdanlık yapanların alkışlandığı bir durum üzerine DEVLETİN acilen tedbir alması vicdanları rahatlatır.
Kültür seviyeleri düşen toplumlarda lüks yaşam öne çıkar. Çalışmadan kazanmak, kazanmadığı halde çok harcamak, tasarrufu unutmak, kolay para kazanma yollarını öğrenmek! Devlet ihaleleriyle kısa zamanda zengin olmak. Toplum bu hale gelirse yöneticileri de sınırsız harcamak, sınırsız yetki ve istediğini yapmak arzusuyla tek adam yöneticiliğini isteyecektir.
Çalışmadan kazanmak, az kazandığı halde lüks yaşamak ve tasarruf etmemek acı sonuçlar doğurur. Mustafa Kemal böyle düşünenlerin önce şereflerini sonra da bağımsızlıklarını kaybedebileceğini söylemiştir. İslam coğrafyası CEHALETİ kovmadan, dinini doğru anlamadan bilimde, üretimde, teknolojide ve bilhassa hukukun üstünlüğünde ileri seviyeye gelmeden bu fasit daireden çıkamaz.
Ülkemize yapılacak en büyük iyilik DEVLET yönetimine ehil olanların gelmesini sağlayacak düzenlemelerin yapılmasıdır. Seçim barajları kaldırılarak milletvekili seçimine halkın katkısının artırılması gerekir. PARALI ve PAHALI siyasetten vazgeçilmeli, Devlet hazinesinden partilere yardım kaldırılmalı ya da en asgariye indirilmeli, her partiye adil bölüştürülmelidir.
Şimdi olduğu gibi yapılan hazine yardımları bazı partilen şişirirken halkı siyasetin figüranı haline getirmektedir. Partiler hazine yardımlarıyla halkın karşısında şov yapar, güç gösterisi yarışına girmektedir. Böyle ortamlarda kendi çıkarları için yalan söyleyen, düşüncesini söylemekten çekinen, gördükleri karşısında susan bir toplum yapısı çıkıyor! Ne acı.
Tarım ürünleri ithal eden, cari açık veren, sürekli dışarıdan borç para alan, eğitimde ekonomide, teknolojide, hukukta başarılı olamayan, kendi vatandaşları arasında bile Tuik açıklamalarında güven endeksi azalmış bir ülke içeride ve dışarıda önemsenmez. Bu millet buna layık değildir. Böyle olunca da süper güçler bir ülkeyi işgal etmek istediklerinde o ülkeye DEMOKRASİ götüreceklerini, bir ülkeyi parçalamak istediklerinde o ülkeye insan hakları götüreceklerini söylerler.
Malesef ileri mutlu ve muhteşem Türkiye projeniz yoksa olan bitenleri şaşkınlıkla izlersiniz.
Bunu hak etmediğimizi düşünen beyinlere, uyanıklığı seçen zihinlere, bu beyin ve zihinlere samimiyetle kapısını açacak, milletin derdini dert bilecek siyasi partilere yönelmek gerek.
Himmet Kasal