Aslında bütün insanlar bu dünyaya gelip öbür aleme göç eden garip yolculardır. Ancak, kabullenmiş görüşe göre fakir, kimsesiz insanlara halkımız garip diye gelmiştir.
Bizim kuşağın yani 1965’lerde aklı erenlerin zamanında filtreli sigara yoktu. Birinci, ikinci ve de üçüncü sigaralar içilirdi. Daha da ekonomik içiciler de Tömbeki tütünü denilen tütünleri açıktan alır ve kağıtlarına sararak içerlerdi. Zamanın geçerli diğer sigaraları Bafra, 27 Mayıs, Yenice ve karton kutulu yeni harman ile gelincik idi. Askerler için Mehmetçik resimli asker sigarası ile subay astsubaylar için silahlı kuvvetler markalar üretilirdi.
Sağlığımız için risk taşıyan, dinimizce de hoş görülmeyen bu sigaralar, tekel üretim tesislerinde ve devlet eliyle üretilip pazarlanırdı.
Yüzbinlerce kişinin geçim kaynağı olan tütün ekimi genellikle Doğu ve Orta Karadenizde yapılmaktadır. Türk tütünü Dünya sıralamasında kalite bakımından birinci sıradadır. Onu mayalama olarak kullanılan Batılı ülkeler adını değiştirip cazibeli bir şekilde yine Türk milletine satmışlar ve halende satmaktadırlar. TEKEL kaldırılıp özel sektör üretime geçince hem filtreli sigaralar hem de envai çeşit yabancı sigaralar ülkemizi adeta zehirleme yarışına girdiler.
Tütün ve mamullerinin insan sağlığına çok zararlı olduğu hem yerli sağlık kuruluşlarınca hem de Dünya Sağlık Örgütü tarafından defalarca deklare edilmiştir. Sigaraya bağlı hastalıklardan her yıl en az 8 milyonun üzerinde ölüm; 20-25 milyon kişide de kanser türü kalıcı hastalıklar vuku bulmaktadır.
Çocukluğumuzda öhö öhö diye devamlı öksüren ama yine de elinden üçüncü sigarayı bırakmayan akrabaları hatırlarım. Halk arasında üçüncüye GARİB ÖLDÜREN denirdi. Yıllar geçtikçe sigaraya başlama oranı küçük yaşlara kadar inmiştir. YEŞİLAY denen bir kuruluşumuz “Sigara öldürür, kumar aileleri söndürür, içki felaketlerin anasıdır” der ama mücadelede yeterli olamaz. Uluslararası Tekel baronları çok daha güçlü bir şekilde zehirleme kampanyalarını sürdürürler. İçki ve sigara ilaçtan sonraki en pahalı ürünlerdendir.
Helal olan ve hayati değeri olan ürünler oldukça ucuzdur. Birkaç mukayese ile konuyu açmaya çalışalım:
Helal olan 1 kg. Su yaklaşık 1 TL. mahzurlu olan 1 kg. Sigara yaklaşık BİN TL.
Helal olan 1 kg tuz yaklaşık 950 TL. mahzurlu olan 1 kg. Sigara yaklaşık BİN TL.
Helal olan 1 kg. Ekmek yaklaşık 6 TL. mahzurlu olan 1 kg. Sigara yaklaşık BİN TL.
Hayati değerdeki 1 aylık elektrik fiyatı yaklaşık 100 TL., mahzurlu olan 1 kg. Sigara yaklaşık BİN TL.
Onca mahzurlarına rağmen kendi elimizle, pahalı zehirle kendimizi gönüllü ölüme götürüyoruz. Yabancı sigara kapitalistlerine kucakla parayı “gel bizi zehirle” diyerek veriyoruz.
80’li yıllarda zamanın Islahatçı Demokrasi Partisi şöyle bir kampanya başlatmıştı: “Sigara sağlığa zararlıdır, öleceksen Türk tütünüyle öl” maalesef bu kampanyalara karşı da yeterli duyarlılık sağlanamadı. Son yıllarda kapalı mekanlarda sigara içilmemesi, sigara reklamlarının yasaklanması da doymak bilmez sermaye çevrelerini fazla etkilemedi. İnsanların hasta olması, sürünmesi ve de ölmesi küresel güçleri hiç mi hiç ilgilendirmiyor.
Tütün ekilmesin demiyoruz; ekilsin ama işlendikten sonra ihraç edilsin. Böylece tütün üreticisi daha fazla kazansın. Toplumumuzun, ileri gelenleri ve de devletimiz içki, sigara ve kumar konusunda daha fazla duyarlı olmalıdır. Sigara ve içkinin sebeb olduğu kanserle mücadele için devletin harcadığı milyarlar hazinemizde kalıp başka ihtiyaçlar için harcansa ne kadar güzel olur. Garib öldürenleri azaltmaya çalışan YEŞİLAY’ı kuvvetle destekleyelim.