İnsanoğlunun yaşam biçimini yönlendiren başlıca argümanları şöylece sıralayabiliriz. Din, gelenek, görenek, töre, alışkanlıklar, kültürel olgular…
Gelenek, görenek, töre alışkanlıklar ve kültürel olguların yaratılış gayemizi bize tayin eden dini inanışımıza zıt olmaması gerekir. Bize hesap vereceğimiz ebedi hayatı unutturacak hiçbir yaşa tarzının geçerliliği olamaz. İnsanlar hesap verilecek bir hayatın olduğunu inandıkça hak, hukuk, nizam, kanun, kardeşlik, yardımseverlik gibi duygulara gönüllüce yaklaşırlar.
Milli kültürümüzü bozarak bizi biz yapan değerlerden uzaklaştırmak isteyen millet düşmanları asırlardır tertip üzerine tertip düzenliyorlar. Yaptıkları bu ihanet planlarını da masumane gösterebilmek için güzelliklerin arasına gizliyorlar. Dur demedikçe, itiraz etmedikçe de dozaj arttırarak, alıştıra alıştıra kanımıza girmeye devam ediyorlar. Misal: bayanların etekleri normalken itiraz olmayınca mini eteğe dönüşüyor. Keza başının örtüsü önce biraz açılıyor, itirazlar olmayınca hepten başlar açılıyor. Faiz haramken, buna da dolambaçlı yollardan kılıflar bulunulmaya çalışılıyor. Düğünlerde işlenen haramlar, israf adeta birbirlerinin iyilikte değil kötülüklerde yarışına sebep oluyor.
Dinimiz, kültürümüz israf haramdır diye ne güzel hükmünü veriyor gelin görün ki başta idareciler olmak üzere hayatın her alanında israf yaygınlaşıyor. Öyle ki bazı mütedeyyin aileler düğün yaparken ( doğru olanda budur) kadınları ayrı bir salonda , erkekleri de diğer salonda ağırlıyorlar. Ancak, çalınan müziklerde bu hassasiyet gösterilmiyor. Örneklere bakalım:
- Fidayda diye türkü söyleniyor. Bu parçanın sözleri oldukça sakıncalıdır. Tamamen israfi teşfik etmektedir. Hele hele bugünkü ekonomik şartlarda, insanların aklıyla alay edilmektedir. 500 altın yedirdin bir ayda gitti de gelmedi ne fayda dizeleri değil çeyrek gram altın bile olsa hakkından gelinemeyecek boyuttadır.
- Bir başka parçada da yekte yavrum yekte müziğidir. Bu parçada da ne olursa olsun bu gençlikte denilerek haram işler adeta meşrulaştırılmaktadır.
Dini hassasiyeti olanların özellikle çalınacak müziklerde seçici olması şarttır. Milli hassasiyeti olanların da özellikte kültürümüzde yapılan saldırılar karşısında ufak saldırıdır bundan bir şey olmaz aymazlığına düşmemesi gerekir.
İnsanımızı, tembelliğe, yabancı hayranlığa, kolay ve ucuz reçetelerle uydurma rahatlıklara özendiren bu sinsi oyunlara dikkat etmeliyiz. Bilhassa yöneticilerimizin, kültürümüzü ifsat edecek saldırılara karşı basiretli ve ferasetli davranmasını bekleriz. Yazımıza konu olanlar basit gibi görünse de ettikleri çok kötüdür . iyiyi, güzeli, doğruyu anlatmak, kötülüklerden sakındırmakla hepimiz vazifeliyiz.
Yazımızı Mustafa Kemal’in şu veciz sözüyle noktalayalım:
“Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkumdur”