Düşünen insan için her zaman ve her yerde ikazlar vardır. İnsan yaşlanmaya başlar, saçları dökülür, beyazlaşır, adımları kısalır. Her biri ikaz ve hatırlatmadır.
Anası, babası, yakınları veya komşuları vefat eder, bu da bir hatırlatmadır.
Kaza geçirir, eli ayağı veya kafası kırılır, kulağı duymaz gözü görmez, dili tatmaz olur, her biri kendisi için büyük ızdıraptır. Hatırlatmayı anlayıp kendini bilenler için bunlar birer nimet, şükredebilmek için vesilelerdir.
İstenmeyen bir durum olmakla beraber savaşlar da hayatın gerçeklerindendir.
Hak ile batılın savaşı yeryüzünün yaratılışıyla değil, insanın yaratılışıyla başlamıştır ve kıyamete kadar sürecektir. İnanmış insana düşen, önce kendi nefsinde daha sonra da ait olduğu toplumda iyilik ve huzurun sağlanması için mücadele etmektir.
Tarihteki amansız büyük savaşlar, pek çoktur ama bazıları hafızalarda kalacak türdendir. Bedir, Uhud, muharebeleri, Roma imparatorluğunun yıkılışı, İstanbul’un fethi, Endülüs medeniyetinin sonlandırılması, Haçlı seferleri, Preveze Deniz zaferi, Balkan Harpleri, Çanakkale Deniz zaferi, Türk Milletinin İstiklal Savaşı......
Şimdi, etkisizleştirilmeye, itibarsızlaştırılmaya çalışılan ama tek bir harfi dahi değiştirilemeyecek olan, son peygambere vahiy yoluyla indirilen Kuran-ı Kerim deki savaş ayetlerinden birkaçının mealine bakalım:
“Size savaş açanlarla ALLAH yolunda savaşın ve haksız saldırı yapmayın. Allah, haksız saldırı yapanları sevmez. Onları tespit ettiğiniz yerde öldürün. Sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Bu fitne (savaş ateş), adam öldürmekten daha ağırdır. Onlar Mescid-i Haram yanında size savaş açmadıkça onlarla orada savaşmayın. Eğer savaşırlarsa onları öldürün. O kafirlerin cezası iste böyledir. Savaşı bırakırlarsa (sizde bırakın.) Şüphesiz Allah, çok bağışlayan ve ikramı bol olandır. Bakara 190-192 ayetler.
Savaşın da bir hukuku olduğunu bu ayetlerden anlıyoruz. Savaş, karşımıza çıkacak ordu ile yapılır meskun mahallere, sivillere, yaşlı, kadın, çocuk ve bebeklere zarar verilmesi savaş değil, hainane katliamdır.
“Sizinle savaşanlarla savaşın ki fitne (Savaş ateşi) yok olsun ve Allah'ın dini/doğal düzeni hakim olsun.” Bakara 256. ayet gereğince dinde zorlama olamayacağını beyan eder fitne Allah’ın dininin hakim olması, herkesin Müslüman olması değil. (Yunus 99. ayet) Allah’ın düzeninin hakim olmasıdır.
Savaşmayı bırakırlarsa yanlış yapanlardan başkasına düşmanlık yapılmaz. Burada zalim kastedilerek, savaş bitince bile çatışmayı sürdürmek isteyenler anlamalıyız.
Savaşta bile aşırı gitmek yasaklanıyor. Bakara 194. ayette Sizin ülkenize kim girmiş, sizin hakkınızı kim yemişse ya da sizi ülkenizden çıkarmış ya da çıkaranlara destek olmuşsa, onlar ne yapmışsa aynısını yapın, fazlasını değil denilerek Kuran’ın savaş hukuku anlatılıyor
Yakın tarihte haksız yere Kırım’ı işgal eden Rusya'nın Ukrayna ya savaşını hatırlayalım ki bu savaş düşük yoğunlukta devam ediyor. Sivil yerleşim yerleri ve halk bombalandığında dünya ayağa kalkmıştı.
40 gündür devam eden İsrail Filistin Gazze savaşında tamamen sivil alanlar, bebek, çocuk, kadın ve yaşlılar katledilirken dünyanın güya modern ülkeleri kılını kıpırdatmadıkları gibi zalimin yanında yer alarak zulmü körüklemişlerdir.
Savaşın da bir hukukunun olduğunu göz ardı edenlere yazıklar olsun.
Bilimin ışığında çalışarak, üreterek muasır medeniyetin üzerine çıkarak bu durumdan selametle çıkabilmeyi sağlarız.
Çanlar yine kiliselerde, havralarda, gayri müslimler için çalıyor.
Ezanlar da Hakkın hakimiyetini sağlamak için inananları camiye, Kuran’ı anlamaya çağırıyor.
Küfrün, tek millet olduğunu haykıran son katliamı yapanlar, onu malıyla, ticaretiyle, , silahlarıyla, moralman destekleyen batı ülkeleri ÇANLARIN çağrısına uyduklarını gösterdiler.
Maalesef İslam ülkeleri, ezanın, Kuran’ın çağrılarına, davetlerine kulaklarını tıkayarak yaklaşan tehlikeyi haber eden ALARMLARA duyarlılık gösteremediler.
Allah, Müslümanları ve idarecilerini tez uyandırsın.
Himmet KASAL