Demokrasi ve güvenlik dengesini sağlayabilen ülkeler hızla ilerlerken bu dengeyi tutturamayan ülkeler ise gelişme noktasında geri kaldı. Her türlü bilgiye ulaşma imkânı olan günümüz insanını artık şiddetle ve baskıyla susturabilmek mümkün değildir. Terazinin hürriyet gözü ağır geldiğinden öteki gözünde bulunan vahşet ve istibdadı kaldırmaktadır. Hürriyet ziyası karanlık perdelerden geçerek insanların gözlerini aydınlatıyor. İnsanlar doğruyu ve güzeli öğrenerek o yönde tercihlerini yapıyorlar. Yıllardır İran, kendi halkını şiddet ve baskı ile susturuyordu. Ama gel görelim ki bir masum kadının, saçı görünüyor gerekçesi ile öldürülmesi bardağı taşıran son damla oldu. Artık İran halkını şiddet uygulayarak durdurmak mümkün görünmüyor. Bizde de zaman zaman “şiddet şarttır” anlayışı oluşmuş ve bu yönde faaliyetler yapılmıştır. Mart 1925 tarihinde tek parti grup toplantısında Şeyh Sait isyanı üzerine haklı olarak ilan edilen sıkıyönetim yeterli mi, yoksa daha “şiddetli” tedbirler alınmalı mı? Konusu tartışılıyordu. Toplantıda Dahiliye Vekili Recep Peker, beka için “şiddet şarttır” diye konuşuyor, Almanya içeride şiddetli tedbirler almadığı için harbi kaybetti diyordu. Başbakan Fethi Bey ise: “İngilizlerle Fransızlar aynı harp senelerinde hiçbir şiddet göstermeden, hatta memleketlerindeki gazeteleri bile geniş bir hürriyet ve serbesti içinde bıraktıkları halde niçin galip geldiler? Arkadaşlar, esasen Recep Bey’in bu husustaki itirazlarına hayret ediyorum.” Diyerek cevap veriyordu. Yani bir tarafta şiddetle bekayı sağlama düşüncesi bir tarafta ise demokrasi ile devletin bekasını sağlama anlayışı. Geçmişimiz bu noktada yapılan iki şıklı tercihlerle dolu. Tecrübelerle sabittir ki doğru olan demokrasi seçeneğidir. Devletimizin bekası ancak demokrasi ve hürriyetle sağlanır.
.
Yorumlar
Kalan Karakter: